Connect with us

Damla Aytaç

Damla Aytaç Duymaz: Eğitimhane mi, ticarethane mi?

Published

on

blank
Herkese merhabalar! Son zamanlarda sıkça konuşulan konulardan biri özel okullara giden öğrencilerin velilerinin kısmi para iadesi talepleri, çünkü çocuklar okula gitmiyorlar, yemekhanede yemek yeme durumu yok vs vs. Haliyle okullara döktükleri binlerce paranın, zaten virüs sebebiyle işler durduğundan tamamını ödemenin kendilerine ciddi anlamda maddi zarara uğrattığını dillendiriyorlar. Burada dağın görünen ve görünmeyen kısımlarını ele alarak, sadece bu virüs döneminde değil normal zamanlarda da yaklaşımların nasıl olduğunu ele almak istiyorum bugün.
***
Öğretmenler… Canım meslektaşlarım… Burada en çok yükü sırtlananlar onlar. Normaldeki çalışma düzenleri iki katına çıkmış durumda, çünkü evde olunduğu için her saat müsait olacaklarmış gibi her an hazır ol konumunda beklenmeleri istenen, veliden bir geri dönüş alındığında öğretmene ekstra taleplerde bulunan bir düzen oluştu onlar için.
***
Sadece okul yönetimi yetmiyormuş gibi, veliler de arayıp ya da mail atıp ısrarla sorular, şikayetler ile onları sıkıştırıp öğretmenlerin emeklerinin ne kadar kutsal olduğunu unutuyorlar. Öğrencisi eğitime katılmış mı, ödevini yapmış mı, haberi dahi neredeyse yok iken, ufacık bir eksiklikte dönüp öğretmene yüklenmeyi son zamanların velileri biraz popüler bir hale getirmiş durumda.
***
Yöneticilik yaptığım zamanlarda da sıkça rastladığım bir durumdu bu üstelik. Aksi giden en küçük bir durumda olayın gidişatı sorgulanmadan ilk olarak öğretmenin ipe götürülmesi durumu denilebilir. Ben bugüne dek tüm öğretmenlerimden emin olduğumdan arkalarında durup, daima savundum onları; ama her yönetim maalesef böyle değil. Gerçekçi olmayı tercih etmeyip, veliyi sakinleştirmek adına öğretmeni kötüleyip gerçek çözümü üretmiyor. Neden? Çünkü öğretmenin derdi, öğrencisine o kadar ödev verirken ya da birtakım sorumluluklar yüklüyorken altında yatan sebep, öğrencinin en iyi öğrenimini sağlaması iken, okul yönetimi öğretmeni kenara çekerek yaptığı her ne ise durdurmasını, tek dertlerinin “veli” memnuniyeti olduğunu belirtmeleriyle hikaye başlıyor.
***
Eskiden diyeceğim, çünkü bizim zamanımızda ailelerimiz öğretmenlere saygı duyarlar ve de aksi olduklarını düşündükleri bir sistem varsa da terbiyelerini koruyarak öğretmen ile görüşüp ona göre bir orta yol bulmaya giderlerdi. Şimdi ise birçok veliden duyduğumuz ses, ben para veriyorum, ben ne dersem o şekline dönüştü. İşte burada iş değişiyor.
***
Peki okullar bir eğitimhane mi ticarethane mi diye soruyorum. Bu söylediklerim elbette ki her kurum, yönetimleri ya da veliler için değil ama çoğunluk böyle gibi son zamanlarda. Tabi ki de para verildiğinde karşılığını beklemek herkesin hakkı, ancak öğretmenin işine karışmak, öğretmene de ben ne dersem o olarak yaklaşmak bir sürü çelişkiyi içinde barındırıyor.
***
Bu yazıyı okuyanlardan şu soruları duyuyorum, her öğretmen dört dörtlük mü sanki? Hiç kimse dört dörtlük değil, elbette her meslekte olduğu gibi öğretmenlikte de belki de bu meslek için hiç uygun olmayan; ancak aile baskısı ya da başka sebeplerden öğretmen olmuş bireyler de mevcut. Bu durumu da tenzi ediyorum. Ancak, ben iyi giden şartlarda yönetim ve de veli kısmını eleştirmek istiyorum. Şöyle bir beklenti içine giriyor veliler çoğunlukla, çocuğum çok yorulmasın ama en iyi okullarda, en iyi puanlarla olsun. Başarıya giden yolda, yorulacağız da… Ama sonu aydınlık olacak. Bunu unutmadan hareket etmeli. Ben demiyorum ki 7/24 ders çalışılsın, ancak çaba göstermeden hiçbir şey olmuyor. Bunu unutmamalı…
***
Gelelim yönetim kısmına, aman çocukların notlarını şişirelim biraz, yoksa okulumuz başarısız gözükür, o sebeple lütfen ona göre sınavlar hazırlayalımcılar ile ilerliyor. Ben yönetici olduğumda, sınav yapmayıp sınıftaki aktiviteler ve de ödevler ile öğrencileri değerlendirdiğimde bana koşarak gelip notlandırılacak sınavları olsun çocukların diyen veliler vardı. Israrla kabul etmedim; çünkü benim derdim çocukları notla bir yarış içine sokmak değil, gerçekten öğrenip öğrenmediklerini sınıftaki performanslarına göre ölçümleyip ona göre velileri bilgilendirmek yönünde oldu.
***
Aman efendim içine kapanık çocukta bu durum nasıl ilerleyecek dendiğinde de, bizlerin bunlar için de çeşitli yöntemleri olduğunu anlatmaktan bir an olsun geri durmadım.
***
Diyeceğim o ki, keşke iki yönlü olarak olaylar her bir kurumda standart olsa da gerçekten mutlu edilmesi gereken öğrenci ve öğretmenler mutlu olabilse. Okullar okul olsun, ticarethane değil… Ortak amaçlar olsun, üretmek, güzel öğretiler edinmek, gerçek eğitim ve öğretim için mücadele edilsin. Bunlar da çocukların en iyi şekilde yapabilmesini sağlayacak çevre, olgu ve de insanları bir araya getirerek kaliteli ve istikrarlı bir düzen sağlayarak oluşturulsun.
***
Yazımın başında bahsettiğim son zamanlardaki durumda her iki tarafın da kendine göre haklılıkları var. Ücretleri verilmesi gereken personelleri olan kurumlar, ancak hiç kullanamadıkları hizmetin de ısrarla istenildiği veliler… Orta yolu bulmak çok zor değil, bu süreçte düşünmemiz gereken eğitimin olabildiği kadar sağlıklı ilerlemesi, öğretmenlerin ve de öğrencilerin mutluluğu. Biliyorum, evde kalınan süreler uzadığı için psikolojilerimiz çok sağlıklı olmayabilir, bu durumda da kimse birbirini çok fazla yıpratmamalı.
Sevgiler…