Damla Aytaç
Damla Aytaç: Eğitim mi dediniz, haydi orada bir duralım.
Published
5 yıl agoon
Eğitim; bireylerin, toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Yıllardır birçok bilim dalına araştırma konusu olmuş, üzerine birçok kuramlar geliştirilmiş bir kavram olan eğitim nerede başlar ve nasıl devam eder, nasıl geliştirilmeli üzerinde duralım bizler de biraz.
***
Toplumumuzda son zamanlarda çoğalan birçok suçun temelindeki eğitimsizlik birçok televizyon programında saatlerce tartışılıyor, peki bunun için herhangi bir önlem alınıyor mu onu da konuşmak gerek aslında. Doğru yönlendirmeler ne kadar yapılıyor? Burada aile, okul-öğretmen ve de sosyal çevreye ne kadar sorumluluklar düşüyor? Bunu ele alayım istedim ben de bugün bir eğitimci olarak.
***
Aile… Toplum içindeki en küçük ve temel birim. Bir bireyin doğduğu andan itibaren çevresiyle ilişki biçimini, kişiliğini şekillendiren en önemli topluluk. Freud’a göre okul öncesi dönem bir çocuğun kişiliğinin şekillenmesinde en önemli etken. Yani, aile içinde o dönemde olmuş birçok olayın kişinin yetişkinlik dönemini birçok yönden belirleyeceğini savunmuş, Erikson ise Freud’un kuramını genişleterek kişisel gelişimin bir sürekliliği olduğunu savunup sadece okul öncesi dönemde değil, ömrün sonuna dek bu gelişimin olacağını psikososyal kuramında açıklamıştır.
***
Bizler de günümüzde çocuklarımızın, arkadaşlarımızın, eşimizin, kısacası hayatımızda olan her bireyin davranışlarını onun aldığı eğitime ve de kendini bu aldığı eğitimlerden sonra ne kadar geliştirebildiğine bakarız bu kuramlardan aldığımız çıkarımla.
***
Bir bireyin aldığı eğitim, ailede başlayıp, sosyal çevre ve de okul ile devam edip erişkin olduğunda da o ana kadar aldığı eğitimin üzerine tecrübelerini ekleyerek devam ettirmesi olarak ifade edilebilir o halde. Ailede alınan temel eğitim aslında kişinin temel davranışlarında oldukça etkin bir hal alıyor. Örneğin, bir bireyin yemek öncesi elini yıkaması, sofraya otururken herkese ‘afiyet olsun’ demesi, sofraya gecikmemesi, yemek boyunca aksi davranışlarda bulunmayıp yemeğini bitirmesi ve sofradaki diğer kişiler yemeğini bitirmeden sofradan kalkmaması, sofradan kalkarken de tabağını alıp bulaşık makinesine koyması gibi. Elbette sofra kültürü bizim kültürümüzde var olduğu için böyle bir örnekle başlamak istedim. Bu sofra örneğindeki davranışı sergilemesi öğretilen birey aslında hem kibar olmayı, hem saygılı olmayı, hem de hoşgörülü olmayı öğrenmiş oluyor. Bu yazmış olduğum örneği dahi ailesinde yaşatamayan bireyler toplumumuzda baki olduğu için bugün kadına verilen değersizliğin bile temelinde yatan davranışlar ortaya çıkıyor. Neden? Nasıl olsa anne toplar masayı mantığı küçük yaşlarda bir alışkanlığa dönüştürüldüğü için. Evlendiğinde eşinden aynı davranışı bekleyip harekete geçmeyen bireyler nasıl varlar bugün? Nasıl olsa eşim toplar güdümüyle kadının toplumdaki yerinin etiketlenmesi durumu. İşte toplumun kanayan en büyük yaralarından birinin okul öncesi dönemde ailedeki verilebilecek en basit eğitimle nasıl dönüştürülebileceğini düşünün bakalım.
***
Aileden bahsederken geniş aile, yani büyükanne ve büyükbabalar, amca, teyzeler de çocuğun kişisel gelişiminde oldukça büyük rol üstleniyor. Anne ya da babanın onaylamadığı bir durumu ailemizdeki diğer bireyler sadece çocukla arasını iyi tutabilmek ya da çocuğun anlık ihtiyacını gidermek için onaylayarak ailenin vermek istediği eğitimi ciddi anlamda baltalayabiliyor. Buna çok yakın görüşülen aile dostları ya da komşular da örnek gösterilebilir, liste bu anlamda uzar gider açıkçası.
***
Aile ile birlikte bu eğitim süreci devam ederken, işin içine okul giriyor; anaokulu ve de ilkokul kişiliğin belirlenmesindeki en önemli diğer basamaklar. Burada sevgili meslektaşlarıma fazlasıyla iş düşüyor. Çocuğun ailede alamadığı eğitimi en iyi gözlemleyecekler ve de geliştirilmesi için en çok eforu sarf edecekler bu basamaktaki öğretmenler, çünkü unutmayalım ki ağaç yaşken eğilir. Hepimizin bildiği gibi temel birçok davranış bu dönemlerde oturur ve sonrasında değiştirmesi de oldukça zor olabilir. Zira ortaokul ve de lisede görev yapmış bir öğretmen olarak bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
***
O yaşlardan sonra bu temel davranışlar alışkanlıklara dönüştüğünden, bu alışkanlıklar da huya dönüştüğünden değiştirmek bir hayli güç oluyor. Dolayısıyla, bu dönemde çocukların okulda alacakları eğitim ailedeki eksikleri gidermek, üzerine yenilerini eklemek, hatta aile bireylerini de bu anlamda yapılacak toplantılarla bilgilendirmek biz eğitimcilerin en büyük görevi.
***
Çocuk şayet bu 3’lü ile sosyal ve ahlaki yönünü kuvvetlendirebilirse yetişkin olduğunda yaşayacağı tecrübeleri bu doğrultuda oluşturup üstüne de kendi edinimleriyle daha fazlasını ekleyip toplumun sağlıklı bireylerinden biri olmayı başarabilecektir.
***
Haydi aileler, öğretmenler, amcalar, dedeler, neneler, komşular. Geleceği güzel inşa etmek için hep birlikte sosyal ve ahlaki değerlerimize sahip çıkabilecek düzgün bireyler yetiştirelim.