Damla Aytaç
Damla Aytaç Duymaz: “Cumhuriyetli Eğitim”
Published
5 yıl agoon
1923 Cumhuriyetin ilanı sonrası… Savaştan çıkmış yorgun bir millet, hezeyana uğramış binlerce okul… Sadece okullar mı… Talan olmuş her şey… Halk çaresiz, yoksul, ne yapacağını bilemez bir halde idi. Mustafa Kemal Atatürk ve ekibi, halkı yapacakları inkılaplarla olabilecek en kısa zamanda yeni düzene alıştırıp, yaralarını sarmak üzere ivedilikle harekete geçmişlerdi. Amaçları, laik ve çağdaş bir eğitim sistemi kurmaktı. O sebeple gericiliğe sebep olan ne varsa karşısında durarak o yıllara kadar vakıflara bağlı olarak yürütülen medrese ve sübyan mekteplerini kapatmakla harekete geçmişlerdi.
***
Eğitim önemliydi, çünkü bir milletin kaderini belirleyen en temel yapı taşı idi ona göre, bunu da şu sözlerle vurgulamıştı; “Terbiyedir ki, bir milleti ya hür, müstakil, şanlı, ali bir heyeti içtimaiye halinde yaşatır, ya bir milleti esaret ve sefalete terkeder.” Tanzimat Dönemi’nde eğitim devletin görevleri arasına alınıp yeni okul sistemi oluşturulmaya çalışılmıştır, ancak eski sistemle devamı sürdürülmeye çalışıldığından birbirine zıt nesiller yetişmiştir. Bunların hepsine engel olmak üzere medreselerin, tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla eğitimin laikleştirilmesi açısından ciddi bir adım atılmıştır. Bunun sonrasında Latin alfabesi kabulü, Türk Tarih ve Türk Dil Kurumları kuruluşları gibi dev adımlarla eğitimin çağdaşlaştırılması konusunda hızla çalışmalara başlanmıştır.
***
Peki çağdaş, medeni, yeniliklere açık bir halk hayal eden Mustafa Kemal Atatürk, bugünün Türkiye’sinde hala daha okullarda çocuklara Dünya’da daha büyük meseleler dönüyorken biz öğretmenlerin hala daha öğrencilerimize yerlere çöp atmamaları gerektiğini öğretmekle uğraştığımızı bilse ne yapardı diye düşünüyor muyuz hiç? Ya da tek derdi not peşinde koşan, araştırma ödevi istediğinizde karneme geçecek mi sorusuyla sizi vermiş olduğunuz ödevin hevesinden alı koyan öğrencilere ne derdi acaba? Tabi bunların hiçbirinde canım çocukların bir yanlışı yok, sistem onları bu noktaya getirdi.
***
Bir de aile içi eğitim(sizlik) var maalesef. Yerlere çöp atmaması gerekliliğinin, biri konuşurken konuşması bitmeden cümlesini kesmemesi gerektiğini, birbirine şiddet uygulayarak iletişim kurmaması gerektiğini, hapşururken ağzını kapatması gerektiği gibi meseleleri çözebilmek adına hala daha büyük savaşlar vermeye çalışıyoruz bizler eğitimciler olarak. Aile içi eğitime ek olarak, anasınıfı ve ilkokul eğitimini bu ve benzeri konuların öğretilmesi konusunda çok önemli bir basamak olarak görüyorum ancak maalesef bugün ortaokul, lise, hatta üniversite öğrencilerinin dahi bu temel alışkanlıkları edinemediğini görüyorum. Şimdi soruyorum size, bu alışkanlıkları edinemeden ne kadar çağdaşlık ve de medeniyetten bahsedebiliriz? Bize bırakılmış harika bir miras varken neden bunu geliştirmek üzere hareket etmek değil de olduğumuz yerde sayıyor oluyoruz? Aileler, eğitimciler el ele versek altından kalkamayacağımız hiçbir problem olmayacağının neden hala bilincinde değiliz.
***
Unutmamalıyız ki bu temel durumlar çözülmedikçe bilinçli, hassas, üreten nesiller yetiştirmemiz çok zor. O sebeple el birliğiyle bize bırakılan emaneti layığıyla sürdürebilmek ve de geliştirebilmek. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillerle ses getirecek birçok yeniliklere imzalar atabilmek. Atatürk’e göre, ekonomide, sağlıkta, sanatta, sporda nerede bir problem varsa onun temelinde eğitim yatmaktadır. Bunun bilinciyle hareket ederek kendimizi her alanda daha yukarılara taşıyabilmek için omuz omuza mücadele etmeliyiz.
***
Cumhuriyetimizin 96.yılı kutlu olsun, sürdürülebilir çağdaş bir eğitim sistemi dileğimle!…