Connect with us

Genel

Hasan Saim Öztürk: Cumhuriyetimizin 100. yılında neler umduk, neler bulduk

Published

on

blank

Bizim kuşak Cumhuriyet Devrimlerinin dumanlarının tüttüğü 1940’lı yılların sonunda katıldı bu kervana… Kervana derken, bu ülkede yaşayan Türkiye Halkının (Türk Milletinin) arasına katıldı. Elbetteki ilk nefes aldığımızda pek hissetmedik ya da anlamadık bu ülkede neler olup bittiğini.

***

Çocukluğumuz Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu dönemde geçti. Tam buluğ çağına girerken bir ihtilal olduğunu duyduk ve ihtilalin ne olduğunu anlamaya çalıştık. Onu da pek anlayamadık esasında.

***

Kahraman Türk ordusunun bir grup Kurmay subayı darbe yapmış ve iktidarı alaşağı etmişti. Sonra yassıadada yargılanan Reisicumhur, Başbakan ve Milletvekillerinin resimlerini Sedat Simavi’nin Hürriyet Gazetesi’nde gördük, seslerini de radyodan duyduk.

***

Hakimlerin sorduğu sorular ve kibar şekilde cevap veren siyasetçiler konuştu, savunma yaptı mahkemelerde. Anayasayı tebdil, tağyir ve ilga suçundan birkaç idam, müebbetlikler ve yeni bir anayasayla yeni bir dönem başladı. İşte biz ergenlik çağından sonra Cumhuriyete böyle dahil olduk.

***

Cumhuriyetin 50. yılında orduda subay olarak görev aldıktan ve 50. yıl kutlamalarına katıldıktan sonra devam eden aktif hukukçu olarak bugünlere kadar geldik. Cumhuriyetin 80. yılında Ssiyasal islam ideolojisini benimseyen otokrat, popülist, küreselci, neoliberal ve egemen güçlere dayanıp emeğe sırtını dönen bir iktidarla karşılaştı ülke ve sonuçta birkaç anayasa değişikliği sonunda kuvvetler birliğine dayalı Türk tipi garabet bir başkanlık yönetim anlayışıyla buluştu Cumhuriyet.

***

Maalesef Parti Devleti anlayışını taşıyan bu yönetim  zamanında demokrasi, insan hakları, sosyal hukuk devleti ilkelerine hasret kaldı insanımız. Ulus esasına dayalı üniter tam bağımsız Laik Cumhuriyet kamuculuğu, devrimciliği ve halkçılığı terketti. Arap kültürünün egemen kılınması amaçlı halen Anayasanın 14 ve 175 nci maddelerinde yer alan Devrim Kanunları hiçe sayıldı pek çok uygulamayla. Atatürk’ün Gençliğe hitabesindeki gibi Halk fakru zaruret> içinde yoksul ve düş kırıklığı yaşıyor günümüzde.

***

1961 Anayasasıyla tanıştığımız ve Hukuk Fakültesinde öğrenci olduğumuz 1966-1967 yılından sonra Atatürk Devrimleri, laik Cumhuriyetçilik ve demokrasi bizim yaşam biçimimiz olarak sürüp gitti hayatımızda.Ülkemizin son 50 yılında muhtelif sorumluluklar aldık. devlet örgütünün yargı bölümünde.

***

Adalet kürsüsünün her sandalyesinde görev yaptık. Halkımızı ve devletimizi daha yakından tanıdık. Hak, hukuk ve adaletten yana tavır koyduk. Güçlünün yanında değil, haklının yanında olduk. Çünkü aldığımız Laik Cumhuriyet terbiyesi ve hukuk eğitimi hedef olarak bunu bize gösterdi. Çevremize ve jeopolitiğimize baktığımızda bir Cumhuriyetin 100 yıl dayanmasının ne kadar zor olduğunu görebiliriz.

***

52 yıllık Kamu, yargı ve hukuk yaşantıma, yaşadıklarıma baktığımda yaşanan badirelere rağmen Cumhuriyetin hala ayakta ne kadar sağlam durduğunu görüp umutlarımı devam ettiriyorum. Tüm dostlarımızın ve okurlarımızın Cumhuriyetin 100’üncü yılını kutluyorum, nice yüzyıllara diyorum.