Connect with us

Genel

Hasan Saim Öztürk: Anayasal düzenin gerçek sivil toplum kuruluşu nedir?

Published

on

blank

Batı Demokrasilerinde Temel Hak ve özgürlüklerin en başında gelen düşünce özgürlüğü bazen bir amaç ve hedef etrafında toplananların bir araya gelmesiyle toplu ve etkili biçimde kullanılır. Bu özgürlük, toplanma ve gösteri yürüyüşü  ya da düşüncenin örgütlenerek savunulması şeklinde hayata geçer.

***

Düşüncenin örgütlenerek savunulması AİHM Sözleşmesinin 11. maddesinde yer almaktadır. Buna göre “Herkes barışçıl bir biçimde toplanma özgürlüğü ile kendi çıkarlarını korumak için sendika kurma ve sendikalara girme hakkı da dahil örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir. Ülkemizde yürürlükte olan Anayasanın 33. maddesi, bu  özgürlüğün siyasi parti, sendika, dernek ve vakıf gibi pek çok örgütlenme biçiminin vasıta kılınarak kullanılmasıyla hayata geçeceğini kabul etmiştir.

***

Sivil Toplum kuruluşları arasında yer alan siyasi partiler, sendikalar, dernekler ve vakıfların meşruiyeti Anayasanın ve yasaların sınırları içinde ve Anayasal rejime zarar vermedikleri ölçüde geçerli olur.Hiçbir Anayasal sistem kendisine açıkça yada dolaylı yollardan zarar veren oluşumları himaye etmez  ve yasalara göre yaptırımlara tabi tutarak varlıklarına son verir.

***

Genellikle Batı Demokrasilerinde kabul edilen kriterlere göre Sivil Toplum Kuruluşları, Milli Güvenliğe toprak bütünlüğüne, Kamu güvenliğine, suçun önlenmesine, genel sağlığın ve ahlakın korunmasına, başkalarının şöhret ve  haklarının zedelenmemesine, devlet sırlarının ifşa edilmemesine özen gösterilerek bu özgürlüğün kullanılmasına müsaade edilir.

***

Bizim mevzuatımızda Anayasanın 14.maddesi “Anayasada yer alan hak ve özgürlüklerden hiçbirisi Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.Anayasa hükümlerinden hiçbir Devlete ve kişilere
Anayasayla tanınan temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesini ve anayasada belirtilenden daha geniş  şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla düzenlenir.” hükmünü amirdir.

***

Maalesef ülkemizde uzunca bir süredir Anayasanın 2. maddesinde  yeralan Laiklik ilkesiyle 14. maddesinde düzenlenmiş Temel Hak ve özgürlüklerin laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetle  içinde bulunan STK görünümlü VAKIF, DERNEK VE YURTLARIN yine Anayasanın 174. maddesindeki Devrim Kanunlarına aykırı faaliyetlerde bulunduğu açıkça görülmektedir. Tarikat ve cemaatler Devletin ve  toplumun şeriatla yönetilmesini savunan, din devletini hedefleyen illegal oluşumlardır, asla STK sayılamazlar. Siyasi İktidarın gözü önünde masum görüntü altında yıllar boyu güçlenerek yakın dönemde darbeye teşebbüs eden bir örgütün(FETO) hizmet hareketi adı altında
vakıflar, okullar, dershaneler ve dernekler şeklinde yapılanıp ekonomik açıdan güçlenip Devlete rağmen, Devletin içinde kadrolaştığı, bu olaydan hala ders alınmadığı anlaşılmaktadır.

***

Yasama yürütme ve yargının gerekli önlemleri almadığı  takdirde yakın gelecekte Anayasal nizamda, Devletin ve toplumun temelinde büyük çatlaklar oluşması muhtemeldir. Kamuoyunun ve gerçek STK’larında bu tehlikeye karşı duyarlı olması beklenen bir durumdur.