Connect with us

Genel

Arslanoğlu: Süreç ya yönetilir, ya da afet gerçekleşir

Published

on

blank

DİSK Tekstil İşçileri Sendikası Merter Şube Başkanı Asalettin Arslanoğlu, Türkiye’yi ve Dünya’yı etkisi altına koronavirüs salgınıyla ilgili Sarıyer Son Baskı gazetemize özel açıklamalarda bulundu.

İşte Arslanoğlu’nun o önemli açıklamaları:

“Salgınla Mücadele Doğru Yapılıyor mu?

Süreç ya yönetilir ya da AFET gerçekleşir.

Salgın, hele de WHO (BM Dünya Sağlık Örgütü) tarafından PANDEMİK olarak tanımlanmış bir salgın ile mücadele böyle olmamalıydı.

Vakalar kontrolünüz altındaysa, vakalarla ilgili süreci siz yönetebiliyorsanız, siz liderliğinizde vaka, idare edilen bir olay olarak kalır ve çözülür. Ama vaka yönetiminde siz gündemin arkasından koşuyorsanız, sadece vasat bir İDARECİ olabilirsiniz, vaka ise AFET boyutuna evrilir.

Türkiye, COVİD-19 salgınında aslında çok şanslıydı. Vaka ilk ortaya çıktıktan aylar sonra, binlerce can aldıktan, yüzbinlerce tedavi sürecinin bilimsel verileri de toplandıktan sonra Türkiye’ye ulaştı. Önümüzde süreç yönetimi ile ilgili iyi ve kötü onlarca tecrübe vardı. Ama ne hikmetse bilimsel veriler kullanılarak, diğer ülkelerde yürütülen çalışmalar değerlendirilerek SÜREÇ YÖNETİMİNİN BAŞINA GEÇİLMEDİ. OLAYLARIN ARKASINDAN KOŞULMAYA BAŞLANDI Kİ, virüsün Türkiye sathına yayılması da izlenmiş oldu.
Şimdi süreç, OLAYIN (VAKANIN) AFET BOYUTUNA EVRİLMESİ aşamasına doğru gitmektedir.

Ne Yapılmadı, Ne Yapılmalı?

Virüsün en belirgin özelliği hızlı yayılmasıdır. Tecrübeler de göstermiştir ki, İZOLASYON mücadelenin en önemli kısmıdır. Tüm topluma hem de sınıf farkı gözetmeden tüm topluma SOSYAL İZOLASYON uygulanması gerekmekteydi.

İktidar sahiplerinin, ülkeyi yönetme hakkını elinde bulunduranların “EVDE KAL!” gibi arkası boş bir sloganı söylemesi ne kadar da ilginçtir.

Kanun gücü ile TÜM İŞYERLERİNİN KAPATILDIĞI, HİÇ KİMSENİN EVİNDEN ÇIKMAYIP TALİMATLARI BEKLEMESİ, açıklanarak başlanmalıydı.

Hemen arkasından TÜRKİYE SINIRLARI İÇERİSİNDEKİ TÜM İNSANLARIN ve HAYATIN YAŞAMSAL İHTİYAÇLARI, BARINMA DA DAHİL T.C. DEVLETİNİN GÜVENCESİ ALTINDADIR denilmeliydi.
Hemen arkasından da HANGİ TÜR ÜRETİM YAPAN İŞYERLERİNDE, HANGİ SAĞLIK VE GÜVENLİK KOŞULLARI SAĞLANARAK ÜRETİMİN DEVAM EDECEĞİ kurallara bağanarak açıklanmalı, bu üretim süreçleri de çok sıkı şekilde kontrol edilmeliydi.
Bu anlamıyla SALGIN SÜRECİNDE TÜM ÇALIŞANLARIN İŞ AKDİ ASKIYA ALINMALI, İŞTEN ÇIKARMALAR YASAKLANMALIYDI.
HİÇBİR İŞYERİNİN İFLASINA YA DA KEPENK İNDİRMESİNE DE İZİN VERİLMEMELİYDİ.
Bugün de yapılması gerek budur.
Tüm çalışanlara devlet güvenceli ücretli izin verilmelidir.
Çalışması zorunlu sektörlerde üretim faaliyetleri sağlık ve güvenlik koşulları kamu otoritesi tarafından düzenlenerek yapılmalıdır.

Sosyal İzolasyon Yeterli mi?

Sosyal İzolasyon, virüsü bulunduğu yere hapsetmek ve vakaların artışını, olayın afet boyutuna ulaşmasını engellemek için ilk ve en önemli adımdır. Sosyal İzolasyon koşullarında şüphelilerden başlayarak en yaygın TARAMA TESTİ süreci başlamalıdır. İzole edilmiş virüs ile mücadele çok daha kolay olacaktır.
Türkiye’nin de, kapitalizm ile dünyaya hakim olmuş ekonomik sisteminin de görmesi gereken:
SAĞLIK HİZMETLERİ ÖZELLEŞTİRİLEMEZ,
KORUYUCU ve ÖNLEYİCİ SAĞLIK HİZMETLERİ VAZGEÇİLEMEZ,
EKO-SİSTEM İLE OYNANILAMAZ…

Çalışanların İş Kanunu, İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu Kapsamında Hakları Nelerdir?

SALGIN HASTALIK ve İŞÇİ HAKLARI!

İş Kanunu 24. Madde III. fıkra’da ‘’Zorlayıcı Sebepler’’ başlığı altında işçi yönünden zorunlu sebeple haklı fesih, Madde 25 fıkra III’te ise yine ‘’Zorlayıcı Sebepler’’ başlığı altında işveren yönünden zorlayıcı sebeple haklı fesih hüküm altına alınmıştır.
Bu durumda işçi dilerse iş sözleşmesini bir haftanın sonunda 4857 sayılı İş Yasasının 24/III maddesi uyarınca sona erdirebilir. Ancak ihbar tazminatı alamaz. Kıdem tazminatını hak eder.
Diğer taraftan işveren de madde 25/III uyarınca, İşçinin işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması halinde iş sözleşmesini feshedebilir. Ancak işverenin bu madde kapsamında fesih hakkını kullanması yalnızca ihbar tazminatı ödemesine engel olmakta olup işçiye kıdem tazminatını yine ödemek zorundadır.
İş Kanunu Madde 40’a göre, 24 ve 25 inci maddelerin (III) numaralı bentlerinde gösterilen zorlayıcı sebepler dolayısıyla çalışamayan veya çalıştırılmayan işçiye bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar her gün için yarım ücret ödenir denmektedir.
“Koronavirüs salgını” iş hukuku açısından “zorlayıcı sebeptir”.
Koronavirüs tehlikesi nedeniyle işçi (hasta olmadığı halde) hastalık riski nedeniyle çalışmaz ise işveren bir hafta süreyle işçiye yarım ücret ödemek zorundadır. Bir haftanın sonunda işveren işçiye ücret ödemeyecektir. Bu durumda işveren dilerse iş sözleşmesini bir haftanın sonunda 4857 sayılı İş Yasasının 25/III maddesi uyarınca sona erdirebilir. Bu durumda işveren işçiye kıdem ve ihbar tazminatı ödemek zorundadır.

ÜCRETSİZ İZİN

İşveren tek taraflı karar alarak işçileri ücretsiz izne çıkartamaz. Tek taraflı, işçinin rızası alınmadan uygulanan ücretsiz izin iş akdinin işveren tarafından feshi anlamına gelir. Bu durumda işçinin işe iade davası açma hakkı da doğabilir.

İşveren işçileri ÜCRETLİ izne çıkartabilir ki bu durumda işçinin onayı aranmaz. İşçi ve işveren anlaşarak ücretsiz izin de uygulayabilir. Ücretsiz izne çıkmayı kabul eden işçinin bu rızasıyla bağlıdır. İşveren ayrıca 4447 sayılı yasanın ek 2. Md. uyarınca kısa çalışma ödeneği için başvuru yapabilir. Kısa çalışma ödeneği işverenin bir hafta süreyle yarım ücret ödeme zorunluluğunun bitimiyle başlar. Kısa çalışma ödeneğinden yapılan ödemeler işçinin ileride alacağı işsizlik ödeneğinden mahsup edilir. Ancak kısa çalışma ödeneğinin işsizlik ödeneğinden mahsup edilip edilmeyeceğini belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Kapsamında İşçinin İş Durdurma Hakkı

“Koronavirüs salgını” iş hukuku açısından “zorlayıcı sebeptir”.
Covid 19 (Coronavirüs) tehlikesi sebebiyle işçilerin tek başlarına ya da toplu olarak işi durdurma ve de bu süreçte hem maaşlarını isteme, hem de SGK primlerinin ödenmesini talep etme hakkı…
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında işçinin ya da işçilerin, tek başına ya da topluca iş bırakma hakkı, ilgili kanunun 13. Maddesinde tanımlanmıştır.

“Çalışmaktan kaçınma hakkı

MADDE 13 – (1) Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun
bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir.
(2) Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır.
(3) Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz.” denilmektedir. Demek ki, yaygın coronavirüs salgını gerekçesiyle tüm çalışanlar, tek tek ya da toplu olarak üretimi durdurabilir. Bu eylemleri nedeniyle “yaşadığı eylem yapmakla” suçlanamaz, yasal haklarını kaybetmezler.”