Connect with us

Genel

MAHMUT KARAGÖL’DEN 10 KASIM MESAJI

Published

on

blank

CHP Sarıyer Belediye Meclis Üyesi Aday Adayı Mahmut Karagöl, 10 Kasım ile ilgili duygu ve düşüncelerini ifade eden bir yazı kaleme aldı. 

İşte Karagöl’ün, gazetemiz üzerinden siz okurlarımızla paylaştığı 10 Kasım yazısı:

BENİM İÇİN ON KASIM

Merhaba sevgili dostlar.

On kasım ve aklımın erdiği bütün On Kasım’larla ilgili bu yazdıklarım, siz okuduğunuzda On Kasım saat 9’u Beş geçe çoktan bitmiş olabilir.

Sizler de benim gibi ve hepimiz gibi, minnet ve şükran dolu saygı duruşumuzu siren sesleri sona erinceye kadar çoktan tamamlamış olacağız.

Ben çok düşündüm!

Biz, saygı duruşunda dururken niçin siren sesleri sona erinceye kadar, göğüs ileride başımız dik saygıya duruyoruz!

Mutlaka, hepinizin bu konuda çok mantıklı ve güzel cevaplarınız olduğunu biliyorum.

Hiç şüphe yok.

Ben de düşündüm ve bulduğum sebepleri sizlerle paylaşmak üzere kaleme almanın faydalı olacağını düşündüm.

Şimdiden her türlü eleştiri, telkin ve katkılarınızın başımın üstünde yeri vardır.

Konuya dönersek!

Biz, bir başı mağrur, göğüs ileride, başımız dik, saygıdan kusur etmeden siren sesleri sona erinceye kadar kıpırdamadan niçin bekliyoruz?

Bence tabi…

Ne demişti O Dahi insan? “BENİM NAÇİZ VÜCUDUM ELBET BİR GÜN TOPRAK OLACAKTIR. AMA, TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR”

İşte biz, bu ruh bu mütevazi ama, sağlam iradeye yakışır çelik duruşla saygıya duruyoruz! Olabilir mi?

İçte ve dışta, her türlü tartaklamaya, her türlü ayak oyunlarına, her türlü hakaret ve karalama-iftira kampanyalarına rağmen, yine dönüp dolaşıp sığındıkları ana çatı, bu kurucu iradenin erdemli değerleri oluyor da ondan dik duruyoruz! Olabilr mi?

Dün, çok kısa süre önce en yüksek perdeden; “İKİ AYYAŞ” dediklerine, bugün; “BU ÜLKE SANA MİNNETTARDIR” afişleriyle, sarılmak zorunda kalıyorlar.

İşte biz, ikiyüzlü riyakar olmadığımız için her birimiz, kendimizi bir Mustafa Kemal olarak görüyor, başı dik, göğüs ileride ve bir başı mağrur durabiliyor! Olabilr mi?

Yaşanan her türlü iftira ve karalamaya rağmen, çok iyi biliyoruz ki, kendimizde varlığını hissettiğimiz o vakur ve ölmez ruh, yeri gelince Zeybek oynayabilen, çocuklarla salıncak sallanabilen, çiftçisini köylüsünü hiç kırmadan dinleyebilen, dans ve vals yapabilen ama, cepheden cepheye koşarak yedi düvele meydan okuyabilen, ülkenin en batısından en doğusuna o zor koşullarda bile durmadan bıkmadan, yılmadan yorulmadan ve her türlü baskı ile tehditlere aldırış etmeden çelik bir iradenin!

“ SAHİP OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR”

Kudretinin bize hissettirmesinden! Duruyor olabilir miyiz?

Yahut, “BENİ ANLAMAK DEMEK MUTLAKA YÜZÜMÜ GÖRMEK DEĞİLDİR. BENİM FİKİRLERİMİ BENİM DUYGULARIMI ANLIYORSANIZ VE HİSSEDİYORSANIZ BU KAFİDİR”

Dehasının bize hissettirdiklerinden! Olabilir mi?

Sevgili dostlar, ben çocuk yaşımdan beridir her On Kasım’da saat 9’u beş geçe siren olmayan yerlerde 60’a kadar sayarak, siren sesi olan yerlerde, içimi ürperten ve beni Mustafa’nın Matematik öğretmeninden Kemal ismini alışından başlayarak, Trablusgarp’a götürür. Oradan İstanbul’a getirerek CONT Bayırı’na giderim. “BEN SİZE SAVAŞMAYI DEĞİL ÖLMEYİ EMREDİYORUM” iradesiyle Çanakkale destanını yazıyorum.

Oradan İstanbul’daki Meclisi Mebusan’ı işgal etmiş müttefik işgalcilerin boğaza demirlemiş zırhlılarına bakarak, “GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER” dedikten sonra, Samsun’a çıkıyorum.

Havza’ya gelip, Anadolu mücadele ruhunu harekete geçiren Tamimi yayınlıyorum.

Havza’dan Erzurum’a geçip, Trakya Hukuk Cemiyeti’ne, Anadolu halkları temsilcileriyle Anadolu Hukuk Cemiyeti’ni ilave ederek, topyekün; “HATTI MÜDAFA YOKTUR SATHI MÜDAFA VARDIR. O SATIH BÜTÜN VATANDIR” şiarı ve iradesiyle, KUVAYI MİLLİYE ruhunu inşa ediyorum.

Her türlü idam ve katledilme ferman ve kumpaslarını aşarak Erzurum’dan Sivas’a geliyorum.

Sivas’ta ABD mandater elçisini kibarca ve ustaca, ülke dışına çıkması zorunda bıraktıktan sonra, Yeni Türkiye Cumhuriyeti kuruluş temellerini atıyorum.

Ankara’ya gelmemi sağlayan, geldikten sonra ülkenin kurtuluş ve yeniden diriliş kaderini, Trakya ve Anadolu’nun dört bir yanından gelmesini sağladığım temsil heyetine, TBMM’ye emanet ediyorum.

Birinci ve İkinci İnönü ve, Sakarya Meydan Muharebelerinde, dış düşman güçlerini yerli iş birlikçi çetelerle birlikte tarihin çöplüğüne gömüyorum.

Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle, gündüz TBMM’den yetkiler alıyor, o zor ulaşım koşullarına rağmen, gece Anafarta’larda orduları denetliyor ve askeri deha ile taarruza hazır ederek, “ORDULAR, İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR, İLERİ”

Emrini vererek İzmir’de Kurtuluş Savaşına noktayı koyuyorum.

İnsanlık tarihinde eşi benzeri bulunmayan ve Dünya’nın bütün mazlum milletlerine örnek olan Milli Kurtuluş Mucadelesi’ni başarmış bir ecdadın bugünkü kuşağı olarak!

Kendimi bir Mustafa Kemal olarak gördüğüm için, başım dik göğsüm ileride ama, saygıyla duruyorum.

Çünkü!..

Onu anlamak demek yaşadıklarını anlamak, yaptıklarını anlamak ve ne demek istediğini anlamak, demektir.

Biliyorum hepiniz her biriniz, benden daha fazla birer Mustafa Kemal’siniz.

Hiç unutmayacak unutturmayacağımız, O dahi’nin bize farkı!

Mustafa Kemal ATATÜRK olmasıdır.

Hiç kuşkum yok, İLELEBET PAYİDAR, OLACAKTIR.

Saygı ve sevgilerimle.

Mahmut KARAGÖL

Click to comment

Bir Cevap Yazın