Connect with us

Genel

Sarıyer’i de kapsayan imar barışı iptali Resmi Gazete’de

Published

on

blank

Anayasa Mahkemesinin, Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesindeki bazı alanların imar barışından yararlandırılmasına, bu bölgelerde daha önce alınmış yıkım kararları ve tahsil edilemeyen para cezalarının iptal edilmesine olanak tanıyan kanun hükmünün iptaline ilişkin kararının gerekçesi Resmi Gazetede yayımlandı.

TBMM’de 27 Aralık 2018’de çıkarılan 7159 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile İmar Kanununa ekleme yapılmış, Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içerisinde belirlenen alanlarda yer alan taşınmazların maliklerinin yapı kayıt belgesinden yararlanmasının önü açılmıştı. Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesine ait kroki ile sınır ve koordinat listesinde değişiklik yapan kanun ile Sarıyer, Beykoz ve Üsküdar’daki bazı bölgeler bu kapsama dahil edilmişti. Düzenlemeyle bu bölgelerde daha önce alınmış yıkım kararları ve tahsil edilemeyen para cezaları da iptal edilmişti.

CHP, kanunun buna olanak tanıyan hükümlerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesinde dava açtı. Anayasa Mahkemesi, düzenlemeyi oy birliğiyle iptal etti. Yüksek Mahkemenin gerekçesi Resmi Gazetede yayımlandı.

Gerekçede, teklif sahibinin TBMM Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri sırasında, “imar barışı uygulamasıyla hem vatandaşın mağduriyetinin giderildiği hem de yapıların kayıt altına alındığı, Boğaziçi bölgesinin sadece yapılaşmanın olduğu bir kısmının imar barışı kapsamına alındığı” şeklinde açıklama yaptığı hatırlatıldı.

Düzenleme ile afet risklerine hazırlık gerekçesiyle ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla 31 Aralık 2017’den önce yapılmış yapılar için yapı kayıt belgesinin verilmesinin öngörüldüğü belirtilen gerekçede, bu belgenin ruhsata aykırı yapıya, su, elektrik, doğal gaz bağlayabilme imkanı ile yapıyı kullanabilme hakkı sağladığı aktarıldı. Gerekçede, düzenleme ile ayrıca bu bölgelerde daha önce alınmış yıkım kararları ve tahsil edilemeyen para cezalarının iptal edilmesinin de öngörüldüğü hatırlatıldı.

“Düzenleme yapılırken çevre ile kültür ve tabiat varlıklarına vereceği zarar da gözetilmeli”

Kanun koyucunun, Anayasadaki görevlerini yerine getirmek amacıyla ihtiyaç duyduğu düzenlemeyi yapma konusunda takdir yetkisine sahip olduğu vurgulanan gerekçede ancak bu yapılırken düzenlemeyi gerekli kılan kamu yararı ile bölgedeki doğal güzellikler, tarihi ve kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesi biçimindeki kamu yararı arasındaki makul dengenin kurulması gerektiği ifade edildi.

Gerekçede, düzenleme yapılırken, kurallarla Boğaziçi Alanında yapılan imara aykırı yapıların yıkılmasının önlenmesinin ve bu alana yapılan imara aykırı yapılar nedeniyle verilen idari para cezalarının iptal edilmesinin, çevre ile kültür ve tabiat varlıklarına vereceği zararın da gözetilmesi gerektiği kaydedildi.

Medeniyetlerin beşiği İstanbul’un Boğaziçi Alanının, içerdiği doğal güzellikler, tarihi, kültür ve tabiat varlıklarıyla önemli bir değer olduğu ve bu alana tarihin her döneminde büyük önem atfedildiği belirtilen gerekçede, bu eşsiz bölgenin, doğal güzelliğinin yanı sıra milli tarih ve kültür açısından da çok önemli eser ve değerleri barındırdığına işaret edildi.

Çevre, kültür ve tabiat varlıkları yönünden neden olunacak zarar ile sağlanacak yarar dengesi

Türkiye’de en çok kayıtlı tescilli kültür varlığı bulunan şehir olan İstanbul’da Boğaziçi’nin, tescilli binaların en yaygın bulunduğu bölgelerin başında geldiği de belirtilen gerekçede, şunlar kaydedildi:

“Bölge, insanlığın ortak mirasını oluşturan önemli kültür ve tabiat varlıklarına sahiptir. Bundan dolayı Boğaziçi sahil şeridi ve öngörüm bölgesinin korunması, hayatta olan bireylerin yanı sıra gelecek kuşakları da ilgilendirmektedir. Bütün bu nedenlerle Boğaziçi sahil şeridi ve öngörüm bölgesinin doğal güzellikleri ile kültürel ve tarihi değerlerinin korunması ve geliştirilmesinde önemli bir kamu yararı bulunduğu aşikardır.

Bu çerçevede kurallarla öngörülen şehirlerin yeniden inşası ve imarı açısından kaynak temininin başka yöntemlerle elde edilmesinin mümkün olduğu, bunun için ender bir doğal güzellik ile tarihi ve kültürel değerlere sahip Boğaziçi Alanının korunmasıyla bağdaşmayacak düzenlemeler getirilmesinin menfaatler arasında makul bir denge kurulmasını engellediği anlaşılmaktadır. Çevre ile kültür ve tabiat varlıkları yönünden neden olunacak zarar ile sağlanacak yarar gözetildiğinde kurallarda çevre ile kültür ve tabiat varlıklarını koruma ve geliştirmeye ilişkin devletin pozitif yükümlülükleri arasındaki adil dengenin kurulmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasanın 56 ve 63. maddelerine aykırıdır.”