Connect with us

Genel

Av. Hasan Saim Öztürk: “Devletin Malı Deniz mi”

Published

on

blank
Bu başlıkla konuya girersem okurlarımız nelerden bahsedeceğimi üç aşağı beş yukarı tahmin etmeleri hiçte zor olmaz sanırım. Mevcut ekonomik sistemin, büyüyen toplumun, köyden kente göç eden insanımızın ihtiyaçları için yaptığı mücadele ve emek kavgasının nasıl bir düzenle sonuçlandığını son 45 yıldır hepimiz yaşıyoruz ve görüyoruz. Geçenlerde yıl dönümünde lanetle andığımız 12 Eylül darbesinden sonra yeni bir ekonomik anlayışla toplumun bugünlere nasıl geldiğinin hepimiz yakın tanığıyız.
***
12 Eylülde doğan çocuklar bugün 39 yaşında, o gün işkence görenlerse 55-60 yaşlarında. Peki elimizde ne kaldı o günden bu yana… Başta yol verilen siyasi islam olmak üzere, küreselleşmeye ayak uydurmaya çalışan, devletin ve halkın tüm varlıklarının satıldığı, hukuksuz ve adaletsiz bir yaşam ve üç kağıt ekonomisi… Yani faiz, döviz ve enflasyon… Bunun altında kalan, her üç beş yılda bir ekonomik krizle fakirleşen, işssizler ordusunun her gün umutlarını kaybetmelerine yol açan bir ekonomik düzen ve onun mimarlarının zenginleştiği bir düzen, terör, ayrışma falan… Cehalet ve ahlaki çöküntü ise bu düzenin meyveleri doğal olarak.
***
Bütün bu olumsuzlukları görerek ve günlük yaşamında etkilenerek sandık başına gidenlerde bir kıpırdanma oldu son üç beş ayda. Bazı yönetimler değişti bir umut ışığı sardı etrafı. Görevi devralan bazı Yönetimlerden yakın geçmişe dair çevrilen dolaplarla ilgili sinyaller gelmeye başladı. Henüz Adliyeye intikal etmiş resmi bir durum olmamakla beraber koca koca yöneticilerin açıklamaları kamuoyunda bayağı etkili olmaya başladı. Bazı kibar yöneticiler yolsuzluk değilde israf falan olarak nitelendirdiler bu uygulamaları. “İSRAF, MASRAF VE MÜSRİF”lik aynı kökten gelen kelimelerdir. Bireyler kendi bütçelerini kullanırken buna dikkat etmezlerse sonu “İFLAS” olur bu maceranın. Bizde hep devletin malını deniz zannederdik ama maalesef deniz bitti.
***
Kamu görevlileri de kendilerine teslim edilmiş kamuya, yani halka ait paraları kullanırken önce mevzuata, sonra ihtiyaçlara sonra halkın ve kamunun çıkarlarına uygun hareket etmek zorundadırlar. Bunu yapmayanlar kamu zararına neden olurlar ve görevlerini kötüye kullanmışlar demektir. Böyle bir yasal engele ve tehlikeye rağmen müsriflik yapan kamu görevlisi bunu keyfi için yapar mı sizce, bence hayır. Ya kendisine yada başkalarına çıkar sağlamak için kamuya ait kaynaklar israf edilir, yasaların ve mevzuatın dışına çıkılı rve masraf yapılır. Bunun adı “YOLSUZLUKTUR” değerli dostlar. Tanımı 3628 sayılı kanunda yapılmıştır. Ama epeyden beri bu yasanın uygulandığına tanık olmuyoruz. Neden mi, onu sizde biliyorsunuz, halkımızda…
***
Bu işler yol oldu artık. Herkes gelip geçiyor. Yukarıda bahsettiğim 12 Eylülden sonra yürürlüğe giren yeni ekonomik düzen bizi bu hallere, “AHLAKİ ÇÖKÜNTÜYE” neden oldu ve borçlu bir yarı sömürge toplum haline getirdi. Bütün bunlardan kurtuluş ise sadece sizlerin ellerindedir.

Click to comment

Bir Cevap Yazın