Connect with us

Genel

Hasan Saim Öztürk: Bazıları onu neden sevmezler

Published

on

blank
Bazıları derken Siyasal İslamcıları, onu derken de Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü kastediyorum. Üniter tam bağımsız Laik Cumhuriyetin kuruluşu ve bugünlere gelişi iki önemli süreci bünyesinde taşır. Bunlardan ilki Sevr Antlaşması sonucu Anadolu’nun 1919’da Emperyalizm tarafından işgali ve buna karşı verilen KURTULUS SAVAŞI, diğeri ise Aydınlanma devrimleriyle hayata geçen Laik tam bağımsız üniter Cumhuriyetin kuruluşudur.
***
Padişah artıkları ve siyasal İslamcılar Kurtuluş savaşını hazmetseler bile Laik Cumhuriyete ve onun devrimlerine hep karşı çıkmışlar ve aradan geçen yüz yıla rağmen bir türlü Laik devleti, seküler toplumu hazmedememişlerdir. Bunu bilen ve çözen emperyalizm ise tarikatları ve cemaatleri hep desteklemiş, kışkırtmak suretiyle Cumhuriyeti zayıflatmaya çaba göstermişlerdir.
***
Tam Bağımsızlık sonucunda kurulan devleti türlü risklerden ve belalardan kurtaracak çözümleri Aydınlanma Devrimleriyle ülkeye taşıyan Mustafa Kemal Atatürk ise işe milleti temsil eden ve egemenliğin sahibi ve kaynağı Büyük Millet Meclisi ile başlamış, Ekonomi, Hukuk, Adalet, Eğitim gibi sorunları çözmekle devam etmiştir. İzmit İktisat Kongresi sanayideki yol haritasını, hukuk ve eğitim devrimleri de toplumun sosyal rotasını çizmiştir.
***
İşte siyasal İslamcıların sorunu burada başlamıştır. Cumhuriyete karşı olanlar özellikle laiklik anlayışının ülkeye getirdiği özgür insan karakterine bilim ve akla karşı olmuşlar, dinin yüzyıllar öncesinin toplumuna sundukları kuralların tartışmaya açılmasından ve değişmesinden toplumun aydınlanmasindan hiç hoşnut kalmamışlardır.
***
 Yaklaşık 80 yıllık bir mücadele sonunda 12 Eylül darbesinin hazırladığı zeminle küresel sermaye desteği ile iktidara gelenler, bugün Laik Cumhuriyetle açıktan açığa hesaplaşma iddiasındadırlar. Acaba Cuma günü mesai saatleri dini ibadet saatine göre mi olacak, yoksa Laik Cumhuriyet esaslarına göre mi, tartışması, güncel bir konudur ve tipik bir örnektir. Laik Cumhuriyetle başlayan tartışma adeta kirasını ödemekte, işine ve okula giderken yol parasını ödemekte güçlük çekenleri ne kadar ilgilendiriyor, sonucunu hep beraber göreceğiz.
***
Ama şurası bir gerçek ki, otokrat popülist siyasal İslam anlayışı ülkeyi ekonomik açıdan içinden çıkılmaz bir hale getirmiş ve tamamen dışa bağımlı kabile devletlerinden borç bulma peşinde çaresiz bırakmıştır. Size göre Cumhuriyetin yüzüncü yılında kentleşme sürecinde bocalayan, çağını yakalamakta zorlanan açlıkla baş başa kalan üçüncü sınıf bir demokrasi olmaya layık mı bu ülke ve onun insanları, takdirlerinize bırakıyorum.