Genel
Hasan Saim Öztürk: Gençlik yılları ve erişkinlerin problemleri
Published
4 yıl agoon
Hepinizin bildiği gibi gençlik erişkinlikle çocukluk arasında gelişme, ruhsal olgunlaşma ve yaşama hazırlık yıllarıdır. Çocukluktan sonra başlayan ergenliğin bitiş yılları genellikle 15 yaşlarında tamamlanmış olur ve gençlik yıllarına gireriz. BM kriterlerine göre, henüz üniversite eğitimi devam ediyorsa ve evlenmemişse kişi, müstakil bir yuva kurmamışsa, ayrıca ekonomik özgürlüğünü de elde etmemişse gençlik yıllarının 25 yaşa kadar devam ettiğini var sayabiliriz.
***
İnsanoğlu olarak hepimiz bu dönemi yaşadık ve erişkinlerin arasına katılıp yaşama tutunma ve hayata atılma fırsatını bulduk. 60’lı, 70’li ve 80’li yıllarda… Hatta bunu 2000’li yıllara kadarda getirebiliriz. Çoğumuz peşinde koştuğumuz hayallerimizin bir kısmını ya da çoğunu gerçekleştirme fırsatını bulmuşken pek azımızda başarılı olamadı, ya da hayallerini ötelemek ya da değiştirmek zorunda kaldı. Ne yazık ki, ülkemizdeki bizi borçlu bir yarı sömürge haline getiren küresel sermayeye bağımlı neoliberal politikalar, bunu çok kötü uygulayan sağ popülist iktidarlar, kolay para kazanma ve üretim ekonomisinden kopuk uygulamalar, yolsuzluklar, hırsızlıklar, kayırmacılıklar, ihale çeteleri ülke
ekonomisini batağa sürükleyerek her şeyi felç etti. Dudak bükerek kullandığımız ayçiçek yağı bardakla satılmaya, insanlar saatlerce ekmek kuyruklarında beklemeye başladılar. Anayasasında SOSYAL DEVLET yazan
bir devlete ait yönetim, sosyal devletin aksine insanların ihtiyaçlarını karşılayamadığı ve tükendiği bir ortamın doğmasını engelleyemedi ve sorunlar çığ gibi büyüdü.
***
Bütün bu olumsuzluklar karşısında gelecek kaygısı taşıyan gençlerden bir tanesine sordum: “Sizce en büyük problem ne” diye… Hafifçe başını kaldırdı ve yanıtı tek kelime oldu, “ERİŞKİNLER” diye devam etti. “Çünkü erişkinler kendi problemlerini çözemediler ve üstelik bizim de geleceğimizle oynadılar. Bize miras bırakmak bir yana enkazdan da öte dev gibi sorunları olan bir ülke bıraktılar. Daha üniversiteye girerken okusam ne olacak, iki fakülte bitirsem ne fark eder duygusuyla bizi baş başa bıraktılar. 21. yüzyılda çağ dışı siyasi islam anlayışına sahip çağdaş toplumu
hedeflemeyen, üretmeyen, adil paylaşmayı düşünmeyen, ayrıştırıcı dil kullanan, bizleri terörist ilan eden, demokrasiden bihaber popülist, muhafazakar, dünyayı izlemeyen, rantı ve çıkar peşinde koşmaktan başka
bir şey düşünmeyenlerle bizi baş başa bıraktılar.”
***
Elbette ki, bu genç arkadaşımıza fazlaca ekleyecek bir şey bulamadım. Çünkü geçenlerde esip gürleyerek o gençleri terörist ilan eden erişkin bir siyasetçi partisinin dünkü grup toplantısında gençleri uslu çocuk olmaya, varsa bir istekleri utanmadan çekinmeden kendilerine başvurulmasını nasihat etti. Nasihat güzel şeydir; ancak insanları ne gelecek konusunda umutlandır ne de karın doyurur. Gençler için üzülüyorum, onlara parlak bir ülke ve gelecek yerine enkaz bırakanları kınıyorum. Yine her zamanki gibi aklı ve bilimi işaret eden Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni bir kez daha okuyun, diyorum…