Connect with us

Genel

Cenk Sinir: Vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek için adayım

Published

on

blank

CHP Sarıyer Belediye Meclis Üyesi Aday Adayı Cenk Sinir, adaylık süreciyle ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulundu.

Meclis üyeliği adaylığıyla ilgili projelerini, çalışmalarını ve Türkiye’deki ekonomik krize dair görüşlerini aktaran CHP Sarıyer Belediye Meclis Üyesi Aday Adayı Cenk Sinir, AK Parti’nin İstanbul’da yüzde 30’u geçemeyeceğini ifade etti.

İşte Cenk Sinir’in açıklamaları:

2019’daki yerel seçimlerde de aday olmuştum ve 2018 yılında yine sizinle beraber söyleşi yapmıştık. O zaman ekonomik yönden birtakım öngörülerim vardı. Sizinle gerçekleştirdiğimiz o yayını hala saklıyorum. Demiştim ki; 2019-2020 yıllarında ekonomik kriz çıkacak. 2021-2024 yılları sürecinde ise en tepe noktaya varacak. Belediyelerin işi olmamasına rağmen, açıkla, işsizlikle mücadele gibi konular belediyelerin gündeminde olacak, demiştim. Şimdi olaylara ekonomist yönüyle baktığımız zaman, maalesef 2024 ve 2025 yılları bundan daha da kötü geçecek. O yönden bu analizlerimizi yapmaya devam edeceğiz. Son 5 yılda çıktığımız haklı noktaları en azından vatandaşın yerel seçim sürecinde daha iyi hizmet alabilme, ekonomik yönden de belediyeye düşen yönüyle bazı sıkıntılarını çözmek açısından aday olmak istedim. Ben bununla ilgili projelerimi de anlatmak istiyorum.

Sivil toplum örgütlerinde yaklaşık 20 yıldır aktif olarak çalışmaktayım. Sarıyer Giresunlular Derneği Başkan Yardımcısıyım. Aile İş Konseyi Başkan Yardımcısıyım. İstanbul Ticaret Odası seçimlerinde de değişim grubu olarak seçime katıldık. 2 şirketim var; elektrik 64. komite ve restorasyon ise 47. komitededir. İkisinde de biz kazandık. Kazandığımız seçimde 47. komitede de 20 yıldır AK Partili arkadaşlar görev yapıyordu. Kaybettikten sonra onların yüzünü görünce ben bile üzüldüm. Biz, önceki yıllarda bu seçimler pek önemsemiyorduk. Hatta STK seçimlerinde birçoğumuz oy kullanmaya bile gitmiyorduk. Ancak en son İTO seçimlerinde bir farkındalık yarattık. Daha evvelden komitelerde yüzde 3-4 civarı temsilcimiz varken, onu 30’lara yaklaştırdık. Bu da, bizim için önemli bir kazançtır. Orada AK Parti zihniyetini nasıl yenebileceğimizi, onlarla nasıl mücadele edebileceğimizi çok daha iyi öğrendik.

“SARIYER’DE NE TÜR PROBLEMLERİN OLDUĞUNU BİLİYORUM”

Sosyal yaşamımda da, derneklerde de Sarıyer’de doğduğum için burada insanların ne tür problemleri olduğunu yaşayarak görüyorum. Örneğin; Sarıyer’de 40 yıldır süren bir mülkiyet problemi vardır. Çoğu dernekleri geziyorum. Derneklerin bir arada kahvaltı, toplantı yapacağı daha hesaplı, masraflarının belediye tarafından karşılandığı yerlere ihtiyaç vardır. Sarıyer’deki çoğu dernekler hemen hemen bunu dile getiriyor. Bunlarla ilgili bir projem var. Yine Sarıyer’de emeklilerle ilgili projelerim var. Benim babamda emeklidir. Emekliler, AK Parti’nin kötü ekonomik politikaları sebebiyle çok zor durumdadır. 2002’deki krizden sonra ülkenin başına AK Parti gelmişti. O günkü GSMH’nin dış borç oranı vardı. O oran o gün neyse bugün de aynısıdır. Yani 22 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti, ülkeyi ekonomik açıdan 22 önceki noktaya getirmiştir. Bütçe döndürülemez haldedir. Devlet bütçesi açık vermektedir. Dış borçlar o dönemde 120 Milyar Dolar’dı. Şu anda ise 465 Milyar Dolar’dır. Milli gelir oranı aynıdır. Yüzde 64’ler civarındadır. Bunu tabi dış borç olarak söylüyorum. Net olarak da yüzde 26-27’lerde… Bu ne demek; devlet hiçbir şey yapmasa bile, her sene milli gelirin yüzde 26’sını dolar olarak ödemek zorundadır. Bunu kazanacak sektörlerde bir bir yok edildi. Mesela belli sektörlerde devletin şirketleri vardı. Örneğin Sümerbank, gemi yapan tersaneler, iplik fabrikaları gibi yerleri vardı. Kağıt üreten fabrikalarımız vardı. Bunların hepsi devlete aitti. Bunlar o zamanki piyasada fiyat dalgalanmalarını sağlıyordu. Örneğin; İstanbul’da halk ekmek, ekmek üretiyor. Halk ekmeğin İstanbul’daki fiyatı 3 lira; ama bunun kapasitesini yüksek tuttuğumuz zaman pazarda biraz daha pay aldığımız zaman bunu gören fırıncılar ben bu ekmeği 10 liraya satabilirim; ama 15 liraya satamam diyor. En azından fren mekanizması oluşuyor. Devletin değerli birçok fabrikası, 22 yıllık AK Parti iktidarında çöpe atıldı. Bunun sonucunda devletin piyasaya müdahale edebileceği alanının kalmadığını görüyoruz.

“ORTA DİREK VATANDAŞ YOKSUL DURUMA DÜŞÜRÜLDÜ”

Türkiye’de ekonomi; dış borç ve inşaat üzerinden yürüyor. Şu anda da, emlak sektöründen ve inşaat üzerinden yurt dışındaki yatırımcılar geliyor ve hatta vatandaşlık bile veriliyor. Onlar üzerinden betona parayı gömüyorlar. Örneğin; bir inşaatın, evin veya yol yapmanın geri dönüşü 20-30 yıl sürer. Ama bunlar hep pasif getiridir. Ancak bir fabrika kurarsan, geri dönüşü kısa sürede alırsın. AK Parti iktidarı, 22 yıllık iktidarı boyunca 3 trilyon dolarlık vergi toplamış. Bu, muazzam bir paradır. En azından bunun yüzde 10’u teknoloji ağırlıklı fabrikalara yönlendirilseydi, katma değerli ürünler üretseydik, bunun 10’da biriyle Türkiye çok zengin bir ülke olurdu. Maalesef talan zihniyetiyle AK Parti iktidarı, vatandaşın cebine girecek parayı kendi cebine aktardı. Bunun sonucunda ise birileri çok zengin oldu. Dolar milyarderleri arttı. Diğer taraftan ise orta direk olan vatandaş yoksul duruma düştü. Bu krizler de maalesef, en çok yoksullaşan vatandaşları etkiledi.

“SARIYER BELEDİYESİ OLARAK DA KENT LOKANTALARI AÇABİLİRİZ”

Meclis üyesi olduğumda bununla ilgili önemli projem var. İBB’nin mesela Kent Lokantası projeleri çok önemlidir. Sarıyer Belediyesi olarak da bunu birkaç noktada yapabiliriz, diye düşünüyorum. Böylecelikle dar gelirli vatandaşlarımıza destek sağlamış oluruz. Bunun haricinde 65 yaş üstü emekliler için de çalışmalarım var. Boğazda oturuyorlar. Ömürleri boyunca da çoğu burada yaşamış. Restorana, kafeye gittiklerinde içecekleri çay, 30-40 liradan aşağı değil. AK Parti, ekonomik krizin bütün yükünü emekliye bindirdiği için emekli vatandaşlarımız boğazın kıyısında oturup çay içemiyor. Bunlar içinde yine aynı tesisin içerisinde, derneklerin de az önce belirttiğim gibi uygun fiyata kahvaltı yapacağı alanları belirli saatlerde de emeklilere ayırıp, hatta çayı da sembolik bir rakamla verip belirli yaştaki emeklilerimize böyle güzel bir sosyal tesis sunmalıyız.

“BURS İÇİN SPONSORLUKLAR DA BULUNABİLİR”

Sosyal yardımlarla ilgili İBB, İmamoğlu kazandıktan sonra son 5 yılda öğrencilere burs vermeye başladı. Sosyal yardım için önemli bir bütçe ayırdı ve bunu tabana yaydı. Ve birçok ihtiyacı olan öğrenci, burs almaya başladı. Sarıyer Belediye’mizde bu anlamda belediyenin bütçesinden önemli bir kaynak aktarıyor. Ama dışardan da sponsorluklar bulunarak, bu havuza kaynak sağlanabilir. Ben de senelerdir hayır işleriyle uğraştığım için, bununla ilgili firmaların olduğunu biliyorum. Bu konuda yardımcı olabilirim.

“EN İYİ PROJE AŞEVİDİR”

Sayın Şükrü Genç’in son zamanlardaki en iyi projesi, aşevidir. Yapılan aşevi, dar gelirli vatandaşlarımız için çok önemlidir. Günlük 5 bin kişiye günde bir öğün bile olsa sağlayabilirsek, bu çalışmayı tabana yaymayı başarmış oluruz. O vatandaşlarımızda en azından giderlerini biraz azaltmış olur.

“MART AYINDAN SONRA BÜYÜK KRİZ GELİYOR”

Mart ayından sonra ülkemizi daha büyük krizler beklemektedir. Meclis üyesi seçilirsem, bu konularda belediyemizle birlikte çare bulmaya çalışacağız. Zaten siyasetçinin bahanesi olamaz. İşi yapmamak için bahane üretmek olmaz. Siyasetçi, bir şeyi yapmak istiyorsa ona çözüm yolları bulabilir. Kent yoksulluğuna karşı mücadeleyi bizim CHP’li belediyelerimiz, sosyal belediyecilik anlayışıyla çözecektir. Ben de buna katkıda bulunmak istiyorum.

“BELEDİYEYE BAĞLI BİR DİŞ KLİNİĞİ AÇABİLİRİZ”

Sarıyer için sağlıkla ilgili de projelerim var. Türkiye’de sağlık sistemi çökme noktasındadır. Randevu almaya kalktığınızda 6 ay sonrasına ancak bulabiliyorsunuz. Beşiktaş’ta ve Ataşehir’de örnekleri olmakla beraber, belediyeye bağlı bir diş kliniği açabiliriz. Sevdiğim bir doktor arkadaşımdan bu fikri aldım ve bunu nasıl yapabileceğimizi tartıştık. Mesela implant tedavisine özel klinikte 50-60 bin verme imkanı olmayan bir vatandaşımız, belediyenin kliniğinde maliyetine 20 bin liraya yaptırabilecek. Böylecelikle, vatandaşımıza sağlık konusunda bir katkımız da olmuş olacak. Bu da çok bir şey değil. Yurt dışında ithalat ve ihracatla uğraşan biri olarak bunu Kore ve Çin’de araştırdım. Diş kliniği kurmak, öyle ciddi maliyetli bir şey de değil. Bununla ilgili sponsor bile buldum.  Diş kliniklerine malzeme verirken kendileriyle konuştum. Birtakım bağışlarla, belki yüzde 50’si belediyede tarafından karşılanacak şekilde, yüzde 50’si de sponsorlar tarafından karşılanacak şekilde bir sistem oluşturdum. Sarıyer’de de kapasitemizin yettiği yere kadar bir diş kliniği projesinin hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

“AK PARTİ TAPU KONUSUNDA HEP AYRIMCILIK YAPTI”

İmarla ilgili de çalışmalarım var. İstanbul’u 1994’ten 2019’a kadar Erdoğan ve arkadaşları yönetti. 2009’da biz Sarıyer’i kazandığımız zaman Şükrü başkanın çalışması vardı. Belediye arazileri üzerine kurulan mahalleler vardı. Bunlar; Pınar Mahallesi ve Rumeli Hisarı Mahalleleriydi. Pınar Mahallesi arazisinin yüzde 90’ı İBB’ye ait. Hisar’ın da yine büyük bir kısmı İBB’ye ait. O dönemde, bu İBB arazilerinde yer alan işgalci vatandaşlarımıza bu arazileri satalım ve herkes hak sahibi olsun dedik. Sarıyer Belediyesi, Şükrü başkanla birlikte bunun çalışmalarına başladı. Ancak AK Partili İBB tarafından 2014 yılına kadar bu konu ciddiye alınmadı. 2019’a kadar da oyaladılar. İstanbul’daki 25 yıllık iktidarları sürecinde bizim bu projemizi hiç desteklemediler. Tapu konusunda hep ayrımcılık yaptılar. Çünkü kendi inşaat firmaları vardı. Oraları vatandaşa satmak yerine kamulaştırıp, sonrasında ise yandaş müteahhit üzerinden para kazanmayı amaçlıyordu. Sarıyer’de böyle 2 büyük arazi yandaşa verildi. Buradan vatandaş kazanamadı, siyasiler, yandaşlar kazandı. Bu zamana kadar hep kendilerini düşündüler.

“VATANDAŞIN HAKKI VATANDAŞA TESLİM EDİLDİ”

İmamoğlu, 2019’da İBB’yi kazandıktan sonra meclis çoğunluğu bizde olmamasına rağmen 2009’dan beri savunduğumuz İBB arazilerindeki parsellerin orada oturan vatandaşlara satılması onaylandı. Bugün Pınar ve Rumeli Hisarı Mahalleleri’nde 400 kadar vatandaşımız hisse tapularını aldı. 4 bin kadar kişi de sırada bekliyor, diye biliyorum. Süreç işlemeye devam ediyor. Karanfilköy’de de bu tür bir çalışma üzerinden kentsel dönüşüm gerçekleştirildi. Orada da Kiptaş kullanıldı. Burada kentsel dönüşümü yaparken de, her zaman vatandaşın menfaati gözetilmelidir. Bu zamana kadar İmamoğlu’nun İBB’yi almasıyla, Sarıyer Belediye’mizin de İBB ile birlikte çalışmasıyla vatandaşın hakkı vatandaşa teslim edildi.

“AK PARTİ İSTANBUL’DA YÜZDE 30’U GEÇEMEZ”

AK Parti’den kopan yüzde 20-25 bandında milliyetçi muhafazakar bir seçmen var. Ben bu seçmenlerin İmamoğlu’na oy vereceğini düşünüyorum. Bu seçimde AK Parti’nin İstanbul’da alacağı oy yüzde 30’u geçmeyecektir. Ekrem İmamoğlu ise yüzde 40 veya üzerinde bir oyla seçimi alacaktır. Diğer partilerin ise kendi oyunu alacağını düşünüyorum. Yani kalan oylar, 6-7 partiye dağılacak. Bunu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden Erdoğan’a ve Kılıçdaroğlu’na kızıp Sinan Oğan’a oy veren yüzde 5’lik kesimden anlıyorum. Bu tablo Türkiye genelindeydi. Türkiye genelindeki ekonomik kriz daha çok kentleri etkilediği için, İstanbul genelindeki oran yüzde 5’den bana göre yüzde 25’lere çıkıyor. İstanbul’da AK Parti’ye artık oy vermek istemeyen bir kısım Yeniden Refah’a veya İYİ Parti’ye oy verecek. Burada yüzde 50 alıp da kazanacak hiçbir parti yoktur.