Connect with us

Genel

Hasan Saim Öztürk: Kimsesizlerin itibarlı Cumhuriyeti

Published

on

blank

Çok güzel bir reklam var son günlerde. Kralın kızına iki talip var. Kral herkesin huzurunda talipler arasında bir yarışmadüzenler ve talipler kılıç kalkan çarpışırlar. Ummadık bir genç şövalye diğerlerini yener ve Prenses benim hakkım der .Ama Kral kızını kolay vermek niyetinde değildir ve genç şövalyeden bir saray yavrusu ister. Kral bu ya, gösteriş peşindedir ve kızını çulsuz birine vermek istemez. Marifetli cesur yürek şövalye cep telefonundan girer vesahibinden kralın istediği vasıfta saray yavrusunu bulur ve muradına erer. Biz Türklerde çalıştık, çabaladık, liderimizi bulduk, savaştık, aklımızı kullandık ve Cumhuriyetimizi kurduk.

***

Aslında iki yıllık bir savaşın sonucu gibi kurulan bu Cumhuriyet, yüzyıldır can çekişen ve Batılı sömürgecilerin paylaşmak için yıllarca uğraştığı bir İmparatorluğun külleri arasından dünyaya geldi.1815 Viyana Kongresinde Avrupalı, Osmanlı’ya HASTA ADAM teşhisi koymuş, Napolyon tasfiye edilip Avrupa yeniden düzenlenirkenOsmanlı’yı da çökertme planları yapılmıştı. Ancak bin yılın en büyüğü ve yirminci yüzyılın mucizesi bir liderle karşılaşacaklarını hesap etmemişlerdi Emperyalistler… Misak-ı Milli hudutları dahilindeki Türkiye halkı, yani Türkler onun liderliğinde bir Cumhuriyet kurmuştur. Hainler hariç, topyekün bir Kurtuluş Savaşı sonunda kurulanmuhteşem bir eserdir bu Cumhuriyet.

***

Cumhuriyeti kuranlar açlıktan, yoksulluktan, savaşlardan kırılmış insanlarla yola çıkarken Osmanlı’nın Sarayları ve kendisini mutlu edecek mekanları inşa ederken kullandığı altınla verilmiş borçları da ödeyerek ülkeyi demir ağlarla örmüş, sata sata bitirilemeyen kamuya ait fabrika ve sanayi kuruluşlarını ülkeye hediye etmiş, insanlarını eğitmiş, çağın koşullarına uygun bir toplum haline getirmiştir.

***

Kurtuluş Savaşı’nı ekonomik zaferlerle tamamlayan ve Milli ekonominin temellerini atan Cumhuriyet kadroları o dönem Birleşmiş Milletlere davet edilecek kadar itibarlı, bağımsız ve onurlu bir Cumhuriyett’i.1950’den sonra yeniden ABD ve Batı Emperyalizminin uydusu haline gelenler, siyasal islama yol verenler, ekonomik bağımsızlığınıyitiren Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi borçla inşa ettikleri gösterişli yatırımlarla halkını iyice borca batırmış, geçilmediği, uçulmadığı halde parası halka birkaç misli ödetilen gösterişli yatırımlarla itibarı geri getirme, koltuklarını koruma telaşına düşmüşlerdir.

***

Bir ülkenin itibarı Osmanlı’nın son döneminde olduğu gibi yaldızlı koltuklarda ve borçla inşa edilen saraylarda oturmakla değil, halkın refahınıi eğitim seviyesini, ülkenin üretimini arttırmaktır.  Evrensel değerlere, insan haklarına, demokrasiye ve özgürlüklere kavuşarak sağlamaktır. Şunu da belirtmeden olmaz. Bir ülke için imza konulan uluslararası anlaşmalara uymak, uluslar topluluğunun saygın bir üyesi olmak açısından son derece önemlidir. Hukuk güvenliğinin olmadığı bir ülkeye yatırımcı gelmez, gelmişse kaçar. Parasını göndermediği ülkeye gezmeye bile gelmez, hiç ilgi göstermez….