Genel
Hasan Saim Öztürk: Halkın iradesi önünde hiçbir engel ayakta kalamaz
Published
3 yıl agoon
Genelkurmay Eski Başsavcısı ve CHP Sarıyer’in hukukçusu Hasan Saim Öztürk, gazetemizin sorularını yanıtladı. Öztürk, “Demokrasilerde halkın gücü ve iradesi önünde hiçbir engel ayakta kalamaz.” ifadelerini kullandı.
Gazetemizin sorularını yanıtlayan ve önemli değerlendirmelerde bulunan Genelkurmay Eski Başsavcısı ve CHP Sarıyer’in hukukçusu Hasan Saim Öztürk, “Cumhuriyet’in kuruluş dönemi ve çok kısa süreli halk iktidarları hariç, siyaset ne yazık ki 70 yıl hep sermayenin emri altında olmuş ve emeğin çıkarları minimum şekilde korunarak siyasetçi hep kendisine çalışmıştır. Bu nedenle sağ iktidarlar kısa sürede kar amaçlı iktidarlara dönüşmüştür. İşte bu nedenle demokrasi, hukuk ve sosyal devleti sürekli erteleyen iktidarlar seçim yasalarıyla avantajlarını korumak üzerine düzenlemeler yapmıştır. Kamuoyu yoklamaları iktidar partisinin ittifakının toplam %40’larda olduğu ve muhalefet oylarının ve iktidar karşıtlarının %60’lara ulaştığı sonuçlarını getirmektedir. Siyasi iktidar bunu uzun zamandır bilmekte ve çare aramaktadır. Yapılması düşünülen değişiklik kısaca ittifakları dağıtmak ve küçük partilerin muhalefetteki rolünü ortadan kaldırmaya yöneliktir. Demokrasilerde halkın gücü ve iradesi önünde hiçbir engel ayakta kalamaz.” diye belirtti.
İşte Hukukçu Hasan Saim Öztürk ile gerçekleştirdiğimiz röportaj:
Sayın Öztürk, siyaseti ve seçim hukukuyla asndık güvenliğini yakından takip eden bir hukukçu olarak TBMM’ye sunulan SEÇİM YASASI değişiklikleri konusunda neler düşünüyorsunuz?
Birkaç gündür kamuoyunda gündeme gelen ve ön sıralarda yer alan iktidar Partisinin TBMM’ye sunulan seçim kanununda değişiklik, kanun tasarısı kamuoyunun oldukça dikkatini çekti ve siyasetle ilgilenen, hatta ilgilenmeyen herkes tarafından yakından takip edilmeye başlandı. Gerek siyasetçiler, gerek yazılı ve görsel medya ile sosyal
medya yoğun şekilde bu tasarıyı izliyor ve görüş bildiriyor.
Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla bu tasarı sizce neler getiriyor?
Her siyasi iktidar mevcut pozisyonunu korumak ve iktidarını sürdürmek ister. Özellikle iktidar ülkemizde güç ve avantaj demektir. Toplumdaki iktidar mücadelesi ve siyaset anlayışı bizde Batı demokrasilerinden farklıdır ve maalesef siyaset ülkeye hizmet etmek amacıyla değil, çıkar amaçlı bir pozisyonu elde tutmak amacıyla yapılır. Cumhuriyet’in kuruluş dönemi ve çok kısa süreli halk iktidarları hariç, siyaset ne yazık ki 70 yıl hep sermayenin emri altında olmuş ve emeğin çıkarları minimum şekilde korunarak siyasetçi hep kendisine çalışmıştır. Bu nedenle sağ iktidarlar kısa sürede kar amaçlı iktidarlara dönüşmüştür. İşte bu nedenle demokrasi, hukuk ve sosyal devleti sürekli erteleyen iktidarlar seçim yasalarıyla avantajlarını korumak üzerine düzenlemeler yapmıştır.
Sizce, bu tasarıda aynı mahiyette midir?
Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla seçim yasasında revizyon yapan tasarı maalesef bu düşüncenin bir uzantısıdır. Yani uzun lafın kısası muktedirlerin iktidarını sürdürmek ve kaybetmemek üzerine kuruludur. Anayasamızın bu konuda alabildiği tek önlem, seçim yasası değişikliklerinin yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl geçmeden uygulanamayacağı kuralıdır. Çünkü sosyal yaşamda önemli bir kuraldır; oyun başladıktan sonra kural değiştirilmez.
İktidar ne gibi avantajlar sağlamaya çalışmıştır?
Özellikle Cumhurbaşkanlığı yönetim biçimine geçtikten sonra ittifaklara olanak sağlayan seçim yasaları iktidarın ekonomik krizle oy kaybetmesi üzerine bu kez iktidar için dezavantaj olmaya başlamıştır. Kamuoyu yoklamaları iktidar partisinin ittifakının toplam %40’larda olduğu ve muhalefet oylarının ve iktidar karşıtlarının %60’lara ulaştığı sonuçlarını getirmektedir. Siyasi iktidar bunu uzun zamandır bilmekte ve çare aramaktadır. Yapılması düşünülen değişiklik kısaca ittifakları dağıtmak ve küçük partilerin muhalefetteki rolünü ortadan kaldırmaya yöneliktir. Bu tasarının 2018 seçimlerine göre yapılmış simülasyonları iktidara avantaj sağlamaktadır.
Muhalefet partileri bu tasarının iktidara sağladığı avantajları bertaraf edebilir mi?
Bu tamamen muhalefet partilerinin uzlaşmasına, fedakarlığına halktan destek almalarına ve halkın dayanışmasına bağlıdır. Yaşam bize doğadaki her zehrin bir panzehiri olduğunu göstermiştir. Bunu bulmak ve
etkili biçimde uygulamak muhalefete demokrasi ve sosyal hukuk devleti konusundaki halktan gelen talepleri ne denli ciddiye almalarına bağlıdır.
Yeni seçim yasası sandık güvenliği konusunda nasıl bir düzenleme içeriyor?
Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla sandık kurullarının oluşumu ile ilgili radikal bir değişiklik yoktur. Ancak anayasamıza göre 70 yıla yakındır hakimler nezaretinde bir nevi yargı güvencesiyle yapılan seçimlerde en kıdemli hakimler seçim kurullarında görev alırken bu kez kurul başkanlarının kurayla saptanması yoluna gidilmiştir. Yargının bağımsızlık konusu tartışılırken bu değişiklik güveni sarsabilir ve kuşku yaratır. Bu konuda siyasi parti temsilcilerinin daha dikkatli ve eğitimli olmaları, görevlerini titiz bir şekilde yerine getirmeleri ve takipçi olmaları gerekmektedir.
Bu yasanın uygulanması iktidarın devamını kolaylaştırır mı?
Halkın siyasi iktidara olan teveccühü ya da tepkisi seçimlerin tek belirleyicisidir. Bunun dışında getirilecek her türlü engel halkın oyları ve siyasi partilerin becerisiyle aşılabilir. Son yerel yönetim seçimlerindeki özellikle İstanbul’da ortaya çıkan seçim sonuçları bunun bir göstergesidir. Demokrasilerde halkın gücü ve iradesi önünde hiçbir
engel ayakta kalamaz. Bunu gören siyasi iktidarın belki de bu yasadan vazgeçmesi ya da uygulanması mümkün olmayan bir tarihte erken seçime yönelmesi dahi söz konusu olabilir.