Siyaset
CHP SARIYER ESKİ İLÇE BAŞKANI MEHMET DENİZ’DEN ÇOK ÖZEL AÇIKLAMALAR… DENİZ: EĞİLİM YOKLAMASI OLURSA SANDIĞA GİTMEYECEĞİM
Published
6 yıl agoon
CHP Sarıyer Eski İlçe Başkanı Mehmet Deniz, gazetemize özel açıklamalarda bulundu. Deniz, eğilim yoklaması yapıldığı takdirde sandığa gitmeyeceğini, mutlaka ön seçimin yapılması gerektiğini dile getirdi.
Gazetemize özel açıklamalarda bulunan CHP Sarıyer Eski İlçe Başkanı Mehmet Deniz, Sarıyer’de seçim sürecine girildiği andan itibaren CHP’de en çok konuşulan konunun ön seçim olduğunu vurguladı. Deniz, “Seçim sürecine girildiği günden bu yana CHP’de en çok merak edilen konu, ön seçimin olup olmayacağı yönündedir. Bu konuda bir belirsizlik vardır. Aslında belirsizliğin olması da gayet normal; çünkü daha YSK seçim takvimini açıklamadı. Bizim partimiz bu dönem müracaatları erken başlattığı için, partililerimizde doğal olarak hangi yöntemle görev alacağını fazlasıyla merak ediyor. Bunu meclis üyesi adayı bilmek istiyor, belediye başkanı ve de büyükşehir belediye başkan adayı bilmek istiyor. Mesela Cumhurbaşkanı adayımız Muharrem İnce, ön seçim olursa eğer, İstanbul’a aday olacağını ilan etti. Yani bu çok önemli bir şey. Burada Sayın İnce’nin aslında yapmak istediği, örgütü ayağa kaldırmak, hareketlendirmektir. Çünkü örgütte ciddi bir sıkıntı var. 24 Haziran seçimlerinden sonra arzu edilmeyen bir sonucun ortaya çıkması, devamında Türkiye’deki rejimin sıkıntıya girmesi, CHP’nin oyunun yüzde 22’lere düşmesi ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesi partide bir umutsuzluğa, yılgınlığa yol açtı. Bunu Muharrem İnce tekrardan umuda dönüştürmek istiyor. Çünkü ön seçim olursa, partinin tüm hücreleri harekete geçecektir. Tüm üyeleri ayağa kalkacaktır. Herkes sandığa gidip tercih ettiği adayına oy verecek. Bir anda o durağanlık bitmiş olup, parti hızlı bir şekilde seçim sürecine girmiş olacak. Yani hem Sayın Muharrem İnce, hem de bizler ön seçimi o ismi bu ismi seçin diye istemiyoruz. Örgüt harekete geçsin diye istiyoruz.
2014 YILINDA BÜYÜK BİR REZALET YAŞADIK
Ön seçim, partideki durgunluk, durağanlık kalksın diye istenen bir şeydir. Zaten bu doğal bir istektir. Partimizin geleneklerinde ve tüzüğünde de var olan bir haktır. Bu sebeple de uygulanması isteniyor. Zaten üç tane sistem var: Merkezi atama, ön seçim, bir de eğilim yoklaması denen bir sistem var. Ancak eğilim yoklamasının uygulanabilirliği yok. Çünkü oradan çıkan sonuçlara hiçbir şekilde uyulmuyor. Ön seçim hakim huzurunda olduğu için, yasalar gereği parti o çıkan sonuçlara uymak zorunda kalıyor. Ama eğilim yoklaması denen olayı 2014 yılında yaşadık. Büyük bir rezaletti. O rezaletin tekrar olmasını tavsiye etmiyorum. Çünkü eğilim yoklamasında parti üst yöneticileri ve Genel Başkan da dahil belediye başkan adaylarıyla beraber çıkan sonuca uymuyorlar. Mesela 2014 yılında Sarıyer’de yapılan eğilim yoklamasında 3500 kişi sandığa gitti. Meclis üyeleri “2-4-6-8” diye fermuar sistemiyle çift sıradan seçildi. Bu sistemle seçilen meclis üyelerine Ankara’daki beşli komisyon uymadı. Sandıktan seçilerek çıkan arkadaşlarım bu listelere konmadılar. Buna uyulmasıyla ilgili o dönemde partimiz bir genelde yayınlamıştı. Ancak maalesef o beşli komisyonda karara uyulmadı. Bir tek o dönemin Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran eğilimden çıkan karara uymuştu. Ama onunda uyması yetmemişti. Zaten o dönemin Genel Başkan yardımcılarından şu anda görevde kimse kalmadı. Hepsi tarih oldu. Bu sebeple eğilim yoklamasına karşı olduğumu ifade etmek istiyorum. Çünkü sandıktan çıkan karara uyulmuyor.
EĞİLİM YOKLAMASI OLURSA SANDIĞA GİTMEYECEĞİM
Şayet Sarıyer’de bir eğilim yoklaması yapılırsa sandığa gitmeyeceğim. Boşuna vaktimi harcayamam. Çünkü sonucuna uyulmayan bir şeyle kendimi kandıramam. Onun için kesinlikle yapılacaksa, ön seçim yapılmalıdır. Geçmişteki hatalarımızdan ders almalıyız. Yani ders alamazsak geleceği kurgulayamayız. İlçe başkanımız bu konuda üyelerin hukukunu, hakkını savunmalıdır. En önemli görevi de, var olan belediyeye hizmet etmenin dışında üyelerin hakkını koruma mücadelesi olmalıdır. Ve her ilçe başkanı ön seçim istemelidir. Bir ilçe başkanı, “Ben ön seçim isteyebilirim ya da imza veririm, vermem” gibi sözleri sarfedemez. Neticede ilçe başkanını örgüt seçiyor. Gerçi son kongrede kendisini örgüt seçmedi. Yani yarışarak gelseydi eğer, örgütün taleplerini dile getirmek zorunda kalırdı. Yarış olmadığı zaman zaten işler kolay oluyor. Kolay olunca da, kolay işlerle uğraşıyorsunuz. Zor işlerle yapamıyorsunuz. Büyük projeler düşünemezsiniz. Kolay geldiğiniz için büyük düşünemezsiniz. Tabi ki ilçe başkanı arkadaşımızın tecrübesizlikleri de var. Biz de gerektiği yerde onları tamamlarız. Zaten bu noktada bizim görevimiz, onların eksikliklerini tamamlamaktır. İlçe başkanına bu benim yaptığımda, yani ön seçim konusu önemli bir tavsiyedir. Mesela ben Ankara’da eğilim yoklamasından çıkan arkadaşlarımın hakkını korudum. Çoğuyla yakın ilişkim yoktu. Orada karara uyulmadığını gördüğüm anda istifa ettim. Daha sonrasında hem tabanın isteği, hem de Genel Merkez’in isteğiyle seçim sürecinde olduğumuz için görevimi tamamlama kararı aldım. Oradan da ciddi bir sonuç aldık. Yani iki kutuplu bir yapının da böyle süreçlerde güçlü olması gerekir. İşte biri belediye yapısı, diğeri siyasi yapı olan iki ayaklı yapının da güçlü olması gerekir. İlçedeki kadronun, yönetimin güçlü bir tavır sergilemesi gerekiR. Aynı şekilde belediye yapısınında güçlü olması gerekir. Zaman zaman bu iki yapı birbirini de eleştirir. Ama bir yapı diğerine boyun eğemez. Çünkü bizim içimizde biat kültürü yoktur. Yanlışa yanlış demeliyiz. Teslimiyetçi bir yapı sergilememeliyiz. Yani bu bir tavsiyedir. Uyarlar, uymazlar bunu bilemem. Biz iyi şeyler yapmak istiyoruz. Belki sonuç alamayabiliriz ama düşüncemiz, tutumuz iyi olsun. Akşam eve gittiğimizde de kendi hesabımızı verelim. Açıkçası ben onun peşindeyim. Vicdanının huzurlu olması için pişmanlık duyacağınız şeylerden kaçınmanız gerekir. Ben bu yüzden iyi şeyler yapmak için uğraşıyorum.
YERELDE DE TEK ADAM REJİMİNE KARŞIYIZ
Günü kurtarmak için, kendi siyasi beklentilerimizi, kişisel çıkarlarımızı ön plana çıkartıp yanlış gördüğümüzde de susarsak, o zaman Genel Başkan’ımızın da dediği gibi, “Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır” demek gerekiyor. Kendisi de sürekli bu sözü tekrar ediyor. Bizler haksızlık karşısında susamayız. Halk partililer asla haksızlığa boyun eğmemelidir. Biz partimiz olarak hem genelde, hem de yerelde tek adam rejimine karşıyız. Burada tek adam ilçe başkanı olabilir, yönetimini hiçe sayar. Belediye başkanı tek adam olabilir, meclis üyelerini hiçe sayar ya da muhtar tek adam olabilir. Biz tek adam rejimine karşı ciddi bir mücadele vermiş siyasi bir yapıyız. Seçimide onun üzerine kurgulamışken, kendi içimizde tek adamlar yaratamayız. Kadro partisi olmalıyız ve yerel yönetimlerde de kadrolaşmalıyız. Yeni kadrolar yetiştirmeliyiz. Ben hem özel hayatımda, hem de siyasi hayatımda tek adamların bir şey olamadığını gördüm. Holdinlerde çalıştık. Ceo’lar vardı. Çok büyük görevleri vardı ama kadrodan ayrıldıkları zaman, kurumdan ayrıldıkları zaman, ya da kendi şirketlerini kurdukları zaman hiçbir şey olmadıklarını gördük. Siyasette de geçmişte partisinde ayrılıp parti kuranlar aynı duruma düştü. Keza bizim bazı değerli milletvekillerimizde de bunu gördük. Cem Boyner, Cem Uzan ve bizim değerli bakanımız İsmail Cem gibi önemli isimler de parti kurmuştu. Ama tek adam olduklarında hiçbir şey yapamadıklarına hepimiz şahit olduk. Yani bu durum iş sektöründe de, siyasette de böyledir. Bu sebeple kurumsal kimliği ön plana çıkarmamız gerekiyor. CHP’yi ön planda tutmamız gerekiyor. CHP olmazsa hepimiz yok oluruz.
KERAMETİ KENDİNDE SANANLAR BİR GÜN HALKTAN TOKADI YERLER
AK Parti Genel Başkanı bazen güzel şeyler söylüyor. Yani bazı doğru söylenen şeylere de sahip çıkmamız lazım. Kendisi geçtiğimiz günlerde belediye başkanları için, “Kerameti kendinde sananlar, bir gün halktan tokadı yerler.” diye söylemişti. Buna sonuna kadar katılıyorum. Kerameti kendinde sananlar, hem örgütten hem de halktan tokadı yerler. Bu sebeple keramet kurumsal kimliktedir. Keramet, Cumhuriyet Halk Partisi’ndedir. Ve kimse de, “Yarın ben meclis üyesi olabilir miyim?” diye kimseye kul köle olmamalıdır. Herkes kendi özelliklerini, siyasi kimliğini ortaya koyarak çalışma yapmalıdır. Adayın peşinde koşmayla çalışanlar, CHP’nin kimliğine, ideolojisine yakışmayan hareketler sergilemiş olurlar. Ayrıca Ankara’dakilerin de meclis üyesi ataması gibi saçma bir durumda yoktur. Yani Ankara’dakiler Sarıyer’dekileri bilemez. Yerelde seçilecek olanları, o bölgenin üyeleri, halkı bilir.