Connect with us

Siyaset

Naci Günday: Bu panorama Mustafa Kemal’in partisinin panoraması olamaz!

Published

on

blank

CHP Sarıyer Meclis Üyesi Aday Adayı Naci Günday, gazetemize özel Mustafa Kemal Atatürk’ü ve CHP’yi anlatan bir yazı kaleme aldı.

İşte Naci Günday’ın o yazısı:

MUSTAFA KEMAL… BİLGİ VE CESARET!

Takvimde “Çarşamba” günü olarak kodlanmış zaman dilimine ayrı bir önem veririm. Her ne iş ile ilgileniyorsam mutlaka “Çarşamba” günlerini “rutin” yaşamımdan ayrı, firari gün olarak yaşamaya özen gösteririm. “Çarşamba” günlerini önemser ve rutinimin dışına çıkarım. “Çarşamba” günlerinin kendimin “şarj” günlerim olduğunu saptamam epey zaman oldu.

Yine bir Çarşamba günü idi. Yağmur iliklere işleyecek denli yağıyordu. Bir süredir görüşemediğim bir dostumla Tarabya’da bir çay salonunda sohbetteydim… Telefonumun zili çaldı…

Arayan; “…Çetin Ali idi”

Çetin Ali Aytaç…

Yaşadığımız bu ilçede bir süreden bu yana “sanal ortamda” gazetecilik yapmaya ve kentimizin doğrularını, yanlışlarını biz okurları ile paylaşmaya çalışan ve bin bir zahmetle ürettiği bu “mecra”yı kâğıda basılı bir hale getirmeye çalışan kardeşimiz…

Telefondaki sohbetimiz şöyle gelişti…

* Çetin Ali Aytaç (ÇAA): Abi Merhaba!

* Naci Günday (NG) : Merhaba Çetin kardeşim!

* ÇAA- Abi, yeni sayıyı ( Sarıyer Son Baskı gazetesini kast ediyor) Aralık ayının 10 ya da 11’inde baskıya vereceğiz. Biliyorsun, sen de CHP Belediye Meclis Üyesi Aday Adayısın, bir şeyler söylemek istersen sana da yer vermek isterim.

* NG: İnceliğin için teşekkür ederim… Doğaldır ki söyleyeceklerim her daim vardır.

* ÇAA: Tamam Abi… Söyle o zaman!

* NG: Nasıl yani? Benimle söyleşi mi yapacaksın? Yazılı mı vereyim görüşlerimi?

* ÇAA: Abi, nasıl istersen?

* NG: Benim için de fark etmez, gazetende ne kadar yerin var?

* ÇAA: Abi, bu sayı dolu olacak. AKP İlçe başkanı ile de söyleşim yer alacak… CHP İlçe başkanı Sevim hanımla da söyleşim de.

* NG: Sevim hanımla mı?

* ÇAA: Evet, Sevim Yalınkılıç ile…

* NG: Dilersen ben yazılı olarak sana ileteyim… Olur mu?

* ÇAA: Abi, sana kalmış… Nasıl istersen…

* ……

Bu yazı fikri, Sevgili Çetin Ali ile yukarıda yazmaya çalıştığım telefon görüşmesi sonrasında ortaya çıktı.

Belirtemem gerekir ki; Çetin Ali;

Atatürk’ün Bursa nutkunda çağrıda bulunduğu gençlerden biridir. Merak eden ve ilgilenmek isteyenler; hem Atatürk’ün Bursa nutkunu okusunlar ve hem de “mahallemiz genci” Çetin Ali’yi yakından tanısın ve neler yapmak istediklerini izlesinler. Hadi o zaman… Madem davet Çetin Ali’den, o halde dağarcığımızdakilerini aktaralım…

MUSTAFA KEMAL VE PARTİSİ…

Anlatacaklarım “yerel bir gazetenin” sınırlarını zorlar mı bilemiyorum. Ancak edindiğim bilgileri ifade etmek zorundayım. Türkiye’deki siyasi partiler kanununa göre bir partinin yasal üyesiyim, dolayısı ile de “siyasi görüşüm” bu yasal partinin kuruluş ilkeleri doğrultusunda olmalı. Bu partinin yandaşı olarak söz konusu partinin “fikri anayasası” doğrultusunda görüşler ifade etmem gerekmektedir. Dolayısı ile işin (yazının) başında bu görüşlerimi açık seçik ifade etmem gerekir.

BİLGE KİŞİ VE MUSTAFA KEMAL…

Mustafa Kemal’in Devrimini savunan bir CHP üyesiyim… Bunu en başta ifade etmeliyim… Mustafa Kemal; bir Devrimcidir…

Mustafa Kemal önderliğindeki Türk Devrimi; dondurulmuş ve bir takım “ilke”lere indirgenmiş bir ideoloji değildir.

Mustafa Kemal önderliğinde gerçekleşen “Türk Devrimi” ulusal amaçlı bir devrimdir. Atatürk tarihi hızlandırmıştır. Devrimciliğin de bir yönünün bu olduğunu bize göstermiştir. Bu yüzden “devrimcilik” Kurtuluş Savaşı ve onu izleyen yılların temel ilkesi ve olgusu olduğunu idrak etmemiz gerekir.

Dilerseniz dünya uygarlık tarihinin serüvenine 11. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasındaki serüvenine kısaca bakalım;

Haçlı Seferleri ve onlarla artan ticari dinamizm; Magna Carta; Amerika’nın keşfi ve onunla daha da artan ticari dinamizm; Matbaa Devrimi; Rönesans ve Protestan Reformizmi; Bilimsel Devrimler Çağı, İngiliz Devrimi, Endüstri Devrimi; Aydınlanma, Fransız Devrimi, Milliyetçilik ve Milletler Çağı… Batı yukarıda anılan süreçleri bedeller ödeyerek yaşadı…

Ya Osmanlı coğrafyası… Sahi matbaa icad edildikten kaç yıl sonra Osmanlı coğrafyasına geldi…

Mustafa Kemal;

okuma yazma bilmeyen, velev ki birkaç harf bilip de okuduğunu anlamayan, fabrikası olmayan, elektriği olmayan, ortaokulu, lisesi… Üniversitesi olmayan ve dolaysıyla bilim üretmeyen, ordusu ve ordusunun kullandığı gereçleri çağdışı kalmış dağılmaya yüz tutmuş bir “çiftçi İmparatorluğu”ndan, 20. yüzyılda dünya ezilen uluslarına umut olacak bir “ulus devlet” yaratmış devrimci bir BİLGE’DİR…

Bu Bilge’nin siyasi örgütünün adı da Cumhuriyet Halk Partisi’dir.

Ben; bu partinin yasal üyesiyim. Doğu Roma’dan Bizans’a, Osmanlıdan Mustafa Kemal Cumhuriyetine… Önemli bir kent olan İstanbul’un Sarıyer ilçesinde yaşıyorum… Bu yerleşkeyi on yıldır yöneten yerel yönetim kadrolarının yer aldığı siyasi bir partinin üyesiyim. Şimdi düşünüyorum da Mustafa Kemal düşüncesini içselleştirmiş kadroların yönettikleri Sarıyer böyle mi olmalıydı. Kaldırımlarından insanların denize düşüp öldüğü, serin sularından tuttuğumuz balıkları kıyısında tüketemediğimiz, caddelerinde rahatça araç kullanmadığımız, başını içine soktuğumuz evlerin bize ait olup olmadığını bilmediğimiz, sabah uyandığımızda kaç bin kestane ağacığımızın kesildiğinin idrakinde olmadığımız ormanımızla bu kent… Yani Sarıyer… Evimiz… Ocağımız… Böyle mi korunacaktı… Bilemiyorum. Bu geride bıraktığımız on yıl boyunca yeterince savunabildik mi?

SARIYERLİYİM…

Tüm İstanbul olduğu gibi Sarıyer’in de hiçbir “özgün düşünceyi” içselleştirmeden akın akın kırsaldan göç edenlerce dolduğunu görebiliyoruz. Kentlere taşınmış, yarı kentleşmiş, giyimi, kuşamı, evi, çevresi ve dünyaya ilişkin hayaller kurup turistik gezilere çıkanlar çağdaş uygarlığın ortağı oldukları yanılsamasına düşüyorlar. Bu kaygısızlık, bu kentin geleceği için çok ürkütücüdür. Bu ürkütücülük, bu kentleri yönetenler için de geçerlidir.

Şimdi bakıyorum da CHP’de Belediye Meclis Üyeliği Aday Adaylığı için başvuran sayısı 98 kişi, yazı ile doksan sekiz… Şaşırtıcı bir çelişki ki; CHP İlçe toplantılarına katılan insan sayısı 50 kişiyi yazı ile elli kişiyi geçmemektedir.

Bu panorama Mustafa Kemal’in partisinin panoraması olamaz!

Sırtı lacivert hamsilerin, kanadı ak martıların, yanakları al al kırmızı Gümüşdere domatesin kadrini kaçımız biliriz… Kaçımız bu kentte altı üniversitenin bulunduğunu, bu üniversitelerin bilim üretim çabalarını bu yaşadığımız kentin yaşamını kolaylaştırmak için faydalanmayı isteriz.

Gümüşdere köylüsü için neden bir tohum ıslah merkezimiz yok..

Rumelikavağı’mızda neden modern balık üretim tesisimiz yok..

Böreğimiz neden ülke çapında bir gıda olmadı…

Kilyos sahilimiz neden İstanbul’un rivearası olmuyor….

Ormanımızda neden ağacımızı koruyamıyoruz, göçmen kuşlarımızın rotasını neden belirleyemiyoruz..

Ah bir bilebilsek…

Mustafa Kemal’i anlayabilsek, bunların yanıtlarını da verebiliriz.

Bu kent hepimizin… Sağcısının da solcusunun da.. AKP’lisinin de CHP’lisinin de, ve bilcümle diğer partililerin de… Bu kenti tüketmeden yeni baştan yeşertmeliyiz…

Belki ben de bu kent için bir şeyler yapabilirim umudu ile Belediye meclis üyeliğine aday adayı oldum… Önseçim olsun diye çaba harcadım… Başarılı olur seçilir miyim? Kuşkuluyum! Bilmem derdimi ifade edebildim mi Çetin Ali kardeşim…

1 Comment

1 Comment

  1. Hasan Saim Öztürk

    10 Aralık 2018 at 14:44

    Sarıyer siyaseti parti siyasetinin bir iz düşümüdür, ancak en önemli belirleyici ,istikamet verici bir seçim cevrelerinden biridir..Buraya hakim olan anlayışla genel merkez siyaseti arasında ciddi bir etkileşim vardır. Yakın gelecekte Tabanın sözünün ve anlayışının temsil edildigi bir siyaset anlayışı genel merkeze hakim olursa çıkış noktası bulunabilir..M.K.Atatürk’e gelince onun gibi bir Rehberimiz ve Önderimiz varken gerisi teferruat tır…

Bir Cevap Yazın