Genel
Prof. Dr. Sözen: Kız çocuklarına da aynı özgürlüğü tanımalısınız
Published
5 yıl agoon
Aileler, çocuk gelişiminde en önemli etkendir. Bu nedenle Sarıyer Belediyesi ve Uluslararası Lions 118T Yönetim Çevresi iş birliğiyle ‘Mutlu Aile, Mutlu Çocuk’ konferansı düzenlendi. Etkinlikte konuşan Prof. Dr. Şevki Sözen, “Erkek çocuklarınıza ne kadar özgürlük tanıyorsanız kız çocuklarınıza da aynı özgürlüğü tanımalısınız” dedi.
Aile çocuğun ilk sosyal deneyimlerini edindiği yerdir.Onların dünyaları, aile bireyleriyle sınırlı olduğu için tüm sevinçleri, mutlulukları ve üzüntüleri de aile bireylerinden geliyor. Çocuğun tutarlı davranışlar göstermesi, kendi kendine yeten bir birey olması, özerk davranması, sağlıklı sosyal ilişkiler kurabilmesi için anne ve babasıyla sağlıklı ilişkiler kurması gerekir. Mutlu bir çocuk yetiştirmek için ailelere çok iş düşüyor. Bu nedenle Sarıyer Belediyesi ve Uluslararası Lions 118T Yönetim Çevresi iş birliğiyle Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde ‘Mutlu Aile, Mutlu Çocuk’ semineri düzenlendi. Etkinlikte Adli Tıp alanında uzman olan Prof. Dr. Şevki Sözen ve Ayşe Tükrükçü konuşmacı olarak yer aldı. Peki, çocukları mutlu birer birey olarak yetiştirmek için neler yapmanız ya da yapmamanız gerek?
AİLEM BANA İNANMADI
Etkinliğin ilk konuşmacısı amcası tarafından tecavüze uğrayıp, kocası tarafından genel eve satılan ve kendi çabalarıyla kurtulduktan sonra sokakta yaşayanlara destek vermek için Hayata Sarıl hareketi ve restoranını kuran Ayşe Tükrükçü, “ Küçük yaşta tecavüze uğradım. Eğer ailem bana inansaydı şimdi her şey çok başka olabilirdi. İnsanlar, hikayemi anlattığımda tepki gösteriyor bazen. Ben bunu anlamıyorum. Belki de cinsel istismara uğramış bir çocuğu benim anlattıklarım sayesinde fark edebileceksiniz” dedi.
ŞİDDET EĞİLİMİ AİLEDEN GELİYOR
Konferansta konuşma yapan Prof. Dr. Şevki Sözen, ‘’Mutlu Aile Mutlu Çocuk kapsamında neyi kastediyoruz? Biliyorsunuz hepimiz dünyaya umutlarla geliriz. Evet şiddet ne yazık ki yaşamımızın her yerinde var ve aileden geliyor. Bizim aile içi şiddet olarak koyduğumuz tanılarda en basit şiddet yöntemi fiziksel şiddettir. Ama şiddet sadece bu değildir. Sözel, duygusal, cinsel ve ekonomik şiddet var. Bugün baktığımızda kadın cinayetlerinin yüzde 60’ı ve intiharların 3’te 1’inin aile içi şiddet kaynaklı olduğu gözükmektedir. Ülkemizde her 3 kadından 1’i şiddete maruz kalıyor ve bunu gizli tutuyor. Bunu bize kadının ayıbı gibi yansıtıyorlar ve söylemekten çekiniyorlar’’dedi.
ÖĞRENİLMİŞ BİR DAVRANIŞ BİÇİMİDİR
Şiddetin insan yaşantısına geçmişteki yaşadıklarından dahil olduğunu belirten Sözen konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Bir gerçek var şiddet öğrenilmiş bir davranış biçimidir. Yani bugün sizin kocanız size şiddet uyguluyorsa o kendi çocukluk deneyimini sizin üzerinizde uyguluyordur. Bir kişi şiddete başvuruyorsa mutlaka ve mutlaka o kişide özgüven düşüklüğü vardır. Çünkü normal şartlarda kendi duygusunu, kendi söylemini karşısındakine ulaştıramıyordur ve baskın olmaya çalışıyordur. Böyle hissedenlerin birçoğunda aile içi şiddet öyküsü vardır.
ÇOCUKLARIN KENDİ BEDENLERİNİ ANLAMASINA ENGEL OLUYORUZ
Şiddetin kadına bir yansıması var. Ne yazık ki araştırmalara göre şiddete uğrayan kadın önce kendi çocuğunu dövüyor. Böylece toplumsal şiddetin yaygınlaştığı korkunç bir tablo ortaya çıkıyor. Çocuk burada şiddeti öğreniyor. O da okula gittiğinde sokağa çıktığında bir şiddet uygulayıcısı halini alıyor. Bir de çocuğunu dövmeyi zaman zaman bir eğitim yöntemiymiş gibi kabul ediyoruz. Bu çok yanlış. Çocukların kendi bedenlerini anlamalarına engel oluyoruz. En basiti aşağılıyoruz. Çocuğun dersleri kötü olabilir. Matematikten puanı düşük olabilir. Biz ne yapıyoruz? Tembelsin, aptalsın, geri zekalısın…Hemen etiketliyoruz. Sonra çocuğun en güvendiği varlıkla onu tehdit ediyoruz ‘Bana artık anne deme.’
AİLEYE SÖYLEMEDİĞİ ZAMAN İSTİSMAR ARTAR
Bir çocuğa biri cinsel istismarda bulundu. Çocuk ilk gidip bunu kime anlatacak? Annesine söyleyecek. İlk tepkiler genelde ‘Öldüreceğiz onu’ oluyor ya da ‘Babana sakın söyleme yoksa katil olur’ diyoruz. Çok soru sorarak çocuğa bütün tecavüz süreçlerini sorularla anlatmış oluyoruz. Çocuk bunu dışarıdan biri değil de dayısı için anlattı. O zaman durum daha vahim. Çocuğa inanmıyoruz ve ‘Dayın bunu yapmaz uydurma’ diyerek yüzleştirme seansları başlıyor. Çocuk ne diyor, ‘Bana inandı mı?’ İnanmadı. Ayrıca annemin sorduğu soruların hepsini bana yapmamıştı. O zaman bu kadarını söylememe gerek yok. Ayrıca ‘Babama söylememeliyim yoksa zarar görür.’ Kimin işine yaradı bu? Saldırganın… Unutulmamalıdır ki istismarcılar olaya küçük yaklaşımlarla başlarlar. Tepki gelmiyorlarsa iyice yakınlaşmayı arttırır. Çocuk aileye söyleyemediği zaman daha çok istismara uğramaya devam eder.
YARGILAMAYIN, ETİKETLEMEYİN…
“Çocuk büyütürken özel hiçbir şey yapmayın. Öncelikle yargılamayın, etiketlemeyin. ‘Sen tembelsin’, ‘Kafan basmıyor’ demeyin. Konferans vermeye kalkmayın. ‘Ben senin yaşındayken’ diye başlayan konuşmalardan kaçının. Tehdit etmeyin, sorgulamayın, merak edin. Hesap istemeyin sadece anlatmak isterse dinleyin. Ve emirler vermeyin. Sorgulamayın ve ahlak dersi vermeyin. Ona güvendiğinizi hissettirin ve anlatmak isterse dinleyin. Hepsinden önce çocuğunuzu tanıyın. Erkek çocuklarınıza ne kadar özgürlük tanıyorsanız kız çocuklarınıza da aynı özgürlüğü tanımalısınız.”