Connect with us

Çetin Ali Aytaç yazdı

Çetin Ali Aytaç yazdı: Edepsiz Martılar…

Published

on

blank

Boğazın tepesinde dolaşan aç martılar, gördüğü her yere pisler. Sadece, kendilerini besleyen yaşlı adamın bahçesine pislemezler. Yaşlı adam da, martılarının yemlerini asla ihmal etmez. Ancak yaşlı adam, martılarına bir gün yem vermeyi unutur. Bu unutmanın sonucunda ise martılar, herkese yaptığını yapar ve yaşlı adam kendilerine bir gün yem vermedi diye, yaşlı adamın da bahçesine pislerler. Martıların bu davranışlarına kızan yaşlı adam, bir günlük yem vermemenin bedelinin bu olmadığını ve martıların nankörlük yaptığını düşünerek, martılara bir süre yem vermemeye karar verir ve onları cezalandırır. Ancak martılar, gün gelir kendilerine hiç yem vermeyen kişilerin bahçesine pislemeyi bırakırlar ve sadece, kendilerini cezalandıran yaşlı adamın bahçesine pislemeye başlarlar. En sonunda yaşlı adam pes eder ve martılarına tekrar yem vermeye karar verir. Martılar ise yemini aldıktan sonra yaşlı adamın bahçesine pislemeyi bırakırlar. Yaşlı adam, verdiği bu cezayla martıların hatasını anlayacağını düşünmüştür. Ancak durum aksi yönde olunca yaşlı adam, martıların kendisine olan sadakatinin sadece çıkar ilişkisi doğrultusunda olduğunu anlamıştır.

***

Hayatta böyle ilerliyor işte… Herkes bir çıkarın peşindedir. Samimiyetsizlik almış başını gidiyor. Kimi, kimin kuyruğundan tutarsam bir yerlere gelirim düşüncesinin peşinde, kimi ise kimin kuyruğuna basarsam ondan karşılığında faydalanırım anlayışı içinde yaşamını sürdürüyor.

***

Martılar ile yaşlı adamın hikayesi de, tamamen çıkar ilişkisine dayalıdır. Martılara içinden geldiği için yem verme gereksinimi duyan yaşlı adam, yem vermeyi bir gün unutunca adeta martıların hışmına uğramayla karşı karşıya kalıyor. Martıların bir gururu olduğunu düşünen ve onları cezalandıran yaşlı adam, edepsiz martılara denk gelerek, martılar tarafından daha büyük bir saldırıya maruz kalıyor. Yaşlı adamda çareyi, yeniden martıları yemleyerek buluyor. Yemlerini yeniden alan çıkarcı ve edepsiz martılar ise yaşlı adama eskisi gibi sadık olmaya devam ediyor.

***

Gazetecilik mesleği de, son zamanlarda maalesef martılar ile yaşlı adamın hikayesine benzer bir hal almaya başladı. Gazeteciliği mutfağından öğrenmeyen, sadece çıkar amaçlı kullanan kişiler, bu onurlu mesleği kendi karakterleriyle eşdeğer seviyelere indirir hale getirdiler. Ruh hastalarının, vasıfsız elemanların kumpasçılığı gazetecilik sanması, ondan şöyle üç koparırım, bundan da böyle beş koparırım anlayışıyla bu mesleği icra etmesi, gazetecilik mesleğini ayaklar altına alınır hale getirmiştir.

***

Bu yaşananlardaki en büyük kabahat, meydanın, mesleğin böyle ruh hastalarına bırakılmasıdır. İşin bir de en trajikomik tarafı ise kendilerinin etkin güç olduğuna inanmalarıdır. Mahalle dedikodusu yapmakla, ona buna kumpas kurmakla gazeteci olamazsın. Unutma ki, yaşlı adamda martılara yem vermeyince kendi yaşamının zora girmeyeceğini biliyor; ama martıları kontrol altında tutmak için, başının ağrımaması için yemlemeye devam ediyor.

***

Türkiye, son dönemde gazetecilerle kumpasçıları iyice ayırt etmeye başladı. Onun için gazetecilerle kumpasçıları ayrı tutalım. Herkes işine baksın…

***

Yazının ikinci kısmı en kısa zamanda yayınlanacaktır.

Click to comment

Bir Cevap Yazın