Connect with us

Genel

Hasan Saim Öztürk: Çok yönlü anayasa, tek başlı yönetim

Published

on

blank
Türkler Osmanlı döneminden bu yana yaklaşık 150 yıldır çok sayıda Anayasa yapmışlar ve Anayasa yapmayı da pek sevmişlerdir. Ama ne yazık ki kendi yaptıkları Anayasalara kendileri uymamışlar ve ilk fırsatta da onu değiştirmişler, ya da rafa kaldırmışlardır. Çünkü Anayasa yapmak değil, ona uymanın marifet olduğunu bir türlü çözememişlerdir. Son olarakta yaptıkları ve geçersiz oyları geçerli sayarak kabul ettikleri bir Anayasayla boğuşur ve can çekişir hale  gelmişlerdir.
***
İngilizler ise 800 yıldır aynı Anayasayla yönetiliyorlar. Anayasamıza baktığımızda maşallah her şey var, yani çok yönlü… Mesela kurucu Liderimiz Atatürk ve kurucu değerleri anılıyor… Laik Cumhuriyet, insan haklarına dayalı Demokratik hukuk devleti,  Milliyetçilik, devletçilik, halkçılık hatta bağımsız yargı, tarafsız hakimler, yasama dahil ne ararsanız var… Ama daha sonra yakın geçmişte Cumhurbaşkanına öyle yetkiler vermişiz ki, Anayasa anlamını yitirmiş, yazılı olanların çoğu çöpe gitmiş, her sey kontrolden çıkmış… Denetleme yok, fren yok… Her şey iki dudak arasına indirgenmiş. Anayasa ise yazılanlarla, dilek ve temennilerle baş başa, yapayalnız kalakalmış…
***
Gelelim günümüze… Tek başlı bir yönetim anlayışında hukuk denetim ve liyakat yok ise halk yoksul ve aç ise bütün yetkiler bir kişide toplanmış ise kimsenin güvencesi yoktur. Belirsizlik çoktur, hukuk devleti hayaldir. Devleti oluşturan yargı ve yaşama felçtir. Böyle bir yönetim yangını söndüremez, seli önleyemez, depremi tamir edemez.
***
Bir toplumun direnci dayanışma, Ulusal birlik ve ekonomisinin gücüyle kendisini gösterir. Liyakat yoksa, acemiler hata üstüne hata yaparlar, hak arayanlar duvara toslarlar, yönetenler sürekli kaza yaparlar. Toplum çözülmeye başlar. Buna bir de adaletsizlik, hukuksuzluk, keyfilik ve yandaşlık eklenirse iş iyice sarpa sarar.
***
Ekonominin liberal olmasıyla kuralsız olmasını, kolay ve haksız kazancın serbest pazar ekonomisi kabul edilmesini karıştıranlar, kara parayı geçerli kabul ederler, mafya siyaset ilişkisini önleyemezler. Ortaya çıkan ahlaki çöküntü tüm değerleri alt üst eder, mafya liderlerinin bile rahatsız ve itirafçı olduğu durumlar ortaya çıkar.
***
Bugünlerde kurt postuna bürünmüş kuzuların ve ünlü siyasetçilerin, bazı yargı mensuplarının uyuşturucu baronlarıyla anıldığı olaylar salkım saçak ortalığa dökülmüş, halkımız şaşkına düşmüştür.
***
Küçük Amerika olma hevesiyle yola çıkanlar sonuçta tüm değerlerini, anayasal düzenini, insan ilişkilerini ekonomisini alt üst eden, rant ve yolsuzluk hikayeleriyle anılan, ayrışan ve ulusal birliğini zedeleyen adaletsiz bir ülke olarak geleceğimizi tehlikeye düşürmüşlerdir. Günümüzde bir an önce bu çizgiyi terk ederek çağdaş Laik Cumhuriyet’in Anayasada yazılı değerleri olan insan haklarına dayalı Demokratik hukuk devletine dönmek, halkın çıkarlarını savunan bir yönetim anlayışına yeniden kavuşmak hepimiz için hayati bir önem taşıyor.