Siyaset
ALİ SÖNMEZ: YEREL SEÇİMLERDE ADAY DEĞİLİM! KONGREYE GİTMEDİĞİM İÇİN PİŞMAN DEĞİLİM!
Published
6 yıl agoon
CHP Sarıyer’in önde gelen siyasetçilerinden Ali Sönmez, yerel seçimlerde aday olmak gibi bir düşüncesinin olmadığını dile getirdi. Sönmez, aday olduğu son ilçe kongresinde, adaylıktan çekildiği için de pişman olmadığını ifade etti.
Sarıyer’in önde gelen siyasetçileriden Ali Sönmez, gazetemizin sorularını yanıtladı. İşte Ali Sönmez ile gerçekleştirdiğimiz çarpıcı röportajın tamamı:
– Mart 2019’da yapılacak olan yerel seçimlerde adaylık düşünceniz var mıdır?
Kesinlikle adaylık düşüncem yoktur.
– Son dönemde hakkınızda çıkan bir dedikodu var. Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in kontenjanından Meclis Üyesi olacağınız söyleniyor. Bu dedikodular doğru mudur? Ne söylemek istersiniz?
Ben bunu birkaç arkadaşımdan daha duydum. Tabi, hepimiz siyaset yapıyoruz. Hepimizin hakkında olumlu ya da olumsuz bazı sözler söylenebilir. Meclis üyeliği de, siyasette tartışmasız çok kıymetli görevdir. Tabi asaletiyle görevinizi yapabilirseniz… Ben sonuç itibariyle partiliyim. Bu partinin kadrosundanım. Her görevi arkadaşlarım bana yakıştırabilir, saygı da duyuyorum. Ama benim meclis üyeliği diye siyasette bir hedefim yok. Hele ki bu süreçte ne böyle bir telaffuzda bulundum, ne de kimse tarafından bana böyle bir söz söylenmedi. Dolayısıyla benden uzak bir durum. Benim dahilimde söylenen sözler değil. Bir bilgim yok.
– CHP, sizce yerel seçimlerde aday belirleme stratejisi olarak hangi yöntemi kullanmalıdır?
Ben 1986 yılında Sarıyer’in Ferahevler Mahallesi’nde genç bir yol arkadaşınız olarak siyasete başladım. Siyasete girdiğim günden bugüne kadar her fırsatta parti içi demokrasi dedim. Ve bunu da, bilerek, isteyerek ve de hazmederek söyledim. Ben her seçimde partinin hiçbir yerinde aday olmasam bile, adaylaşmış gibi çalıştım. Sokağı bilen bir yol arkadaşınızım. Biz, ne zaman parti içi demokrasi işletmeyi başardıysak, o zaman başarılı olduk. 1989 yılında yapılan yerel seçimler, bunun en önemli örneklerindendir. Kayseri Belediyesi’de bizimdi, Diyarbakır Belediyesi de, İstanbul’da bizimdi, Ankara da… Bunu birçok yerde dile getirmemin sebebi, bu kazandığımız belediyeleri ön seçimle belirlememizden kaynaklanmaktaydı. Ve gümbür gümbürde geldik. O dönemin Anavatan Partisi’ni 1989 seçimlerinde bir nevi siyaset sahnesinden sildik. Onun için CHP’nin önümüzdeki bu yerel seçim sürecinde ön seçimi tercih etmesi gerekir. Bizler bunu milletvekilliği seçimlerinde de arzulamıştık ama maalesef yerine gelmedi. Mutlaka ön seçim yoluyla bu süreç ilerlemelidir. Başarıyı tekrar bu şekilde yakalayabiliriz. Bütün üyeler, bütün dinamikler ayağa kalksın ve partisi için sokağa dökülsün. Çünkü çok fazla insan etkileniyor. Belediye başkanı, il ve ilçe meclis üyesi…Bulunduğunuz ilçedeki üyelerin en az yüzde 60’ı ön seçim kararından sonra harekete geçiyor. Ve bu da dolayısıyla sokağa yansıyor. Partinin hanesinede oy olarak yazılıyor. Onun için tekrar tekrar altını çizerek “ön seçim” yapılmalıdır, diyorum.
– Sarıyer’de siyaset yapan biri olarak, CHP’li Sarıyer Belediyesi’nin iyi yönetildiğini düşünüyor musunuz?
Sarıyer, Türkiye’nin hatta Dünya’nın en güzel ilçelerinden bir tanesidir. Sarıyer, kentsel gelişimi kolay olan bir ilçe değildir. Türkiye’de imar mevzuatı açısından bütün yasaların zorladığı ilçelerden bir tanesidir. Bütün bunlara rağmen sosyal demokrat belediyecilik açısından arkadaşlarımız bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Ben, diğer belediye yönetimlerini yaşamış bir yol arkadaşın olarak da söylüyorum, geçmiş dönemlere göre daha iyi bir belediyecilik anlayışı vardır. Eksikleri yok mu, tartışmasız! Onları dönem dönem parti içinde arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde, partinin kapalı devre toplantılarında o eksikleri dile getiriyoruz. Ama umuyorum ki, bundan sonraki süreçte bu eksiklikleri giderici, daha dikkatli çalışmaların yapılacağını göreceğimizi umuyorum.
İLÇE KONGRESİ’NE GİTMEDİĞİM İÇİN PİŞMAN DEĞİLİM
– Sarıyer’de 24 Aralık 2017’de bir ilçe kongresi yaşandı. Siz de, ilçe başkan adaylarından biriydiniz. Kongreye gitmediğinize pişman mısınız?
Kongreye gitmediğime pişman değilim. Bu siyaset, bir planlama ve projelendirme yöntemidir. Ben Sarıyer’de iddia ediyorum ki, son yapılan kongrede en ciddi çalışmalar yaparak süreci ilerletmeye çalışan aday bendim. Birçok kampanya yaptım, her delegeyle ve her üyeyle görüştüm. Herkesin telkinini, eleştirilerini alarak bir adaylık süreci yaşadım. Şunu net olarak belirtebilirim ki, ilçe kongresi mert bir kongre değildi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ahlaki değerlerine bağlı kalınarak yaşanan bir kongre yaşamadık. Kongre sürecinin her aşamasında söylediğim bir şey vardır: Bu ilçe kongresi, partinin yönetim anlayışını şekillendiren bir süreçtir. Burada sağda solda, ilgilisi ilgisizi birçok insanın gereksiz şekilde müdahale etmesini doğru bulmadım. İçime sindiremedim. Bunu da uygun bir dille gerek yol arkadaşlarıma, gerek delegelere, gerek parti üyelerine, gerekse partinin üst makamlarına uygun bir dille anlatmaya çalıştım. Kongrenin kendi demokratik kuralları içerisinde işlemesi adına ciddi çaba harcadım. Bunun içinde çok büyük bir gayret sarfettim. 5 6 tane aday arkadaşımız vardı. Şu anda ilçe başkanı olan arkadaşımızı bir yapı destekliyordu. Doğrusu, belediye yapısı destekliyordu. Ayrıca kongre sürecinde belediye yapısı ve belediye karşıtı yapı söylemlerinden çok rahatsızdım. Olmaması gereken bir süreçti. Onun dışında da, birkaç arkadaşımız kendi iradesiyle çıkmış, iddialarını ortaya koyuyorlardı. Hasan Saim Bey gibi, Salman Sarıtaş gibi. Bir iki tane de, bu kontrolden yola çıkarak adaylaşma sürecini devam ettiren arkadaşlarımız vardı.
– Kimler mesela?
Siz kongre sürecini çok iyi yaşayan bir kardeşimizsiniz. O süreci analiz ederseniz, o kişilerin kim olduğunu görmüş olursunuz. Ben isim vermek istemiyorum. Dikkat ederseniz, olumlu isimleri veriyorum. Ama kongreye negatif etki yapan arkadaşların isimlerinden imtina etmeye çalışıyorum. Bu kongreyi alacağımı biliyordum. İddialarım vardı, inançlarım vardı, siyasi planlarım ve projelerim vardı. Ben Sarıyer ilçe başkanı olsaydım, aşağıdan yukarıya İstanbul’da farklı olurdu, partimizin genel merkez yapısı da farklı olurdu. Bu iddiayla ve inançla söylüyorum. Siyaseti parti içi rekabete göre yapan arkadaşlar, tüm güçlerini kullanarak oyunları bizim üzerimize kurdular. Bazı aday adayı olan arkadaşlar da o oyunlara alet oldular. Ve son gece, ben adaylığımı özgürce ortaya koymuş, tabandan yetki almış bir şekilde yürütüyordum. Ama tabandan gariptir ki bize, “Belediye adayına karşı tek aday olun” baskısı yapıldı. Benim iddiam, tabana söylediğim şuydu: “Ben kiminle tek aday olayım?” Neticede belediyenin desteklediği aday dışında 5 6 tane adayın tek aday olması yönünde ciddi baskılar vardı. Ben ise bu kadar adayın olmadığını o zamanda iddia ediyordum. Hasan Saim Bey gibi isimleri dışarıda tutuyorum tabi. Ve benim bu söylediklerim beni haklı çıkardı. Birlikte kongreye gitmek için birçok kez müzakere yapıldı. O müzakerelerin sonunda da, arkadaşlarımızdan bir tanesi, “Kongreye katılmayalım” gibi bir protesto uygulayalım dedi. Partimizin genel merkezi ısrarla tüzüksel açıdan da belediyelerin kongreye karışmamasını söylüyordu. Örgüt ayrı, belediyecilik ayrıdır. Biz de o inançla, özgür iradeyle adaylık sürecini götürmeye çalışıyorduk; ama o arkadaşımızın önerisiyle, yani aday olan arkadaşımızın bir önerisiyle, “Madem bu kadar çok karışıyorlar. Demokratik haklarımız elimizden alınmış, Parti delegasyonu ısrarla telefondan aranıyor. Kimi vaatlerle, kimi baskılarla bir adaya yönlendirilmeye çalışılıyor. Madem öyle, bizde protesto edelim.” dedi. Diğer aday arkadaşlarımızdan bazıları da hemen “tamam” dedi. Devamında protestoya katıldılar. Hasan Saim Bey de, “Evet, bu olabilir ama bunu bir yazıyla kaleme alalım. Gerekçelerimizi haklı bir şekilde ortaya koyalım. Gerekçelerimizi de sıralayarak adaylıktan çekildiğimi ilan edelim” diye bir öneride bulundu. Arkadaşlar böyle bir ortak karar aldı ve bende iştirak ettim. Hasan Saim Bey, bizimde katkılarımızla bir yazı kaleme aldı. O kongre sürecini ince ayrıntılarıyla ortaya koyan bir yazı kaleme aldı. Bir metin şeklinde hazırladı ve o metnin altına hepimiz imza attık. Ama maalesef üzülerek söylüyorum ki, bu öneriyi bize getiren arkadaşımız attığı adımdan pişman oldu ve o toplantıyı, ilçe binasını terketti. İmza atmadan gitti. Yani böyle bir süreç yaşadık.
YETERLİ İMZA OLMADAN KONGREYİ BAŞLATTILAR
Ben şahsen Ali Sönmez olarak, bu protestoyla partinin yetkili kurullarının ciddi bir şekilde harekete geçeceğini düşündüm. Yani Sarıyer çok dinamik bir ilçedir. Sürekli siyaset üreten, siyasi kadro üreten bir ilçedir. Bu kadar aday çıkmış ve hepsi, bir kontrollü adayın dışındaki tüm adaylar geri çekilmiş ve kongreye katılmamış. Partinin yetkili kurulları harekete geçer diye düşündüm. O yönüyle tam hedefine ulaştı mı, onu bilmiyorum. O bende hala soru işareti olarak kalmıştır. Ama o da bir haktır. O demokratik hakkımızı da kullanmış olduk. Üzülerek söylüyorum ki, kongre saatinde başlamamıştı. Yeterli imza olmadan da kongreyi başlattılar. Sonuç itibariyle bugünkü ilçe yönetimi, sandığa sanırım atılan 175 oyun zaten 45-50 kadarı boştu. 120-130 oyla teşekkür etmiş vaziyettedir. Bu partimiz adına acı verici bir olaydır. Bu çok arzu ettiğim bir durum değildi. Ama maalesef şartlar bizi o duruma getirdi. Parti tabanının vicdanının rahatsız olduğunu biliyorum. Sürekli insanlarla görüşüyorum, konuşuyorum. Yani katılmalıydınız diyen çokça partilimiz var ama ben orada bir kavga ortamı şeklini de görüyordum. Bir plan vardı. Kavga ortamı şeklini yaratmışlardı. Ve bizlerde o kavga ortamına vesile olmadık. En azından bundan uzak durarak yandaş medyanın önünde partimizi küçük duruma düşürmedik. Demokratik bir hakkımızı kullanarak bir şekilde ses getirdiğimize inanıyorum. Bu yaşananlardan sonra partinin yetkili kurullarının bu süreçlere çok daha dikkat edeceklerini düşünüyorum. Partinin aşağıdan yukarıya tüm demokratik ortamları sağlayacak bir halde olması sağlanmalıdır. Öyle olduğu takdirde partiye yeniden heyecan gelecektir. Gençler, kadınlar partiye daha fazla gelerek partinin geleceğini inşa edeceklerdir.
– Siz ilçe başkanı olsaydınız şayet; örgütle ve de belediyeyle ilişkileriniz nasıl olurdu?
Partimizin tüzüğü bu gibi durumlarda çok aydınlatıcıdır. Belediye başkanlığı neticede bir kamu görevidir. Ama bu kamu görevi Türkiye’nin yasaları doğrultusunda, seçimle yapılabilmektedir. Her parti seçim döneminde kendi iddialarını, adaylarını ortaya koyar. O kente, o ilçeye, o beldeye der ki, “Ben bu kent anlayışıyla, sosyal demokrat belediyecilik anlayışıyla size hizmet edeceğim.” Ve o insanlardan oy ister. Partimiz adına da, herhangi bir belediye başkan adayı görevlendirilmiş olabilir. O, partimizin o kentte politikalarını uygulamakla görevlendirilmiştir. Siyasi makam olan ilçe başkanlığı görevi de, bütün bu hizmetlerin doğru yapılıp yapılmadığını, parti tüzüğü, programı doğrultusunda denetleyen, örgüt ilişkilerini şekillendiren bir makamdır. Dolayısıyla, o disiplin ile ilişkilerimizi şekillendirecektik. Ve inanıyorum ki, çok daha derli toplu, çok daha disiplinle terbiye edilmiş bir ilişki ile güzel hizmetler olacaktı.
– Sizce CHP, Sarıyer’de Şükrü Genç ile mi yola devam etmelidir? Yoksa yeni bir aday mı seçilmelidir?
Cumhuriyet Halk Partisi çok büyük bir partidir. Cumhuriyet Halk Partisi’inde hiçbir aday partinin önüne geçememiştir. Cumhuriyet Halk Partisi kurumsal bir yapıdır. Derin, engin bilgileri, birikimleri olan, Cumhuriyeti kurmuş bir partidir. Demokrasiyi getirmiştir. Ben Sarıyer’de alınan her seçimin CHP’nin haketmiş olduğu oylarla alındığını düşünüyorum.
– Adayın bir etkisi yok mudur?
Altını çizerek söylüyorum ki, hiçbir etkisi yoktur. CHP Sarıyer’de belediyeyi yeniden alacaktır. Bunu hakediyor. Çünkü Sarıyer yalan ile talan ile ve de soygun ile sağ iktidarlar tarafında yıllarca perişan edildi. İrili ufaklı hatalarımıza rağmen Sarıyer, solcuların ve de sosyal demokratların olduğu dönemde gelişti. Sarıyerliler bunun kıymetini bilecek enginliğe sahiptir. Bugün Sarıyer halkı adına doğru şeyler yapılıyorsa, bunun CHP’nin tüzük ve programı çerçevesinde ve de ortaya koymuş olduğu kent anlayışı çerçevesinde yapıldığındandır. Buradaki hizmetler Şükrü Genç’in, Ali Sönmez’in ya da Çetin Ali Aytaç’ın keyfine göre şekillenmemektedir. Bu nedenle Sarıyer’i tekrardan CHP’nin, sosyal demokrasinin kazanacağına inanıyorum. Ve belediye başkan adayı da kim olursa olsun!
KADROLAR KİMSENİN BABASININ ÇİFTLİĞİ DEĞİLDİR
– Yani başka bir adayla da seçime gidilebilir mi diyorsunuz?
Tabi ki, kesinlikle gidilebilir. Bazen de gidilmelidir. Yani bu kadrolar kimsenin babasının çiftliği değildir. Yenilenme şarttır, değişim şarttır. İnsanlar bu partinin kapısından içeri girdiğinde hayal kurabilmelidir. Bir genç diyebilmelidir ki, “Ben bu partide ilçe başkanı, meclis üyesi, belediye başkanı ya da genel başkan olacağım.” Bu sebeple bütün makamları birkaç kişinin eline hapsederseniz, o zaman hayal kurma yetkinliğini de elinden almış olursunuz. Dolayısıyla, değişimin gereklilik olduğunu düşünüyorum. Bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ve partimizin de adayı kim olursa olsun Sarıyer’de seçimi CHP kazanacaktır.
MUHARREM İNCE İSTANBUL’A ADAY OLMALIDIR
– CHP’nin gönlünüzde yatan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı kim olmalıdır?
Biz çok önemli bir siyasi süreçten geçiyoruz. Karşınızdaki siyasi güç, demokratik kuralların dışında bir güçle, yapılanmayla size karşı mücadele ediyor. Burada stratejiler ortaya koymak zorundasınız. Ben bir parti yetkilisi değilim belki ama bu partinin inançlı bir kadrosuyum. İnanan ve ihtiyaç olunduğunu düşünen bir üyesiyim. Tartışmasız gönlümde adaylar vardır. Partimizin böyle makamlarda tabanından gelmiş kişiler tarafından yönetilmesini arzu etmekteyim. Bu nedenle iyi bir seçim stratejisi uygulamak zorundayız. Bu sebeple de, sanki son zamanlarda hem basında, hem de kamuoyunda yakından takip ettiğim kadarıyla, son Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Muharrem İnce’nin stratejik olarak da dengeli ve denk bir aday olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ideal de bir adaydır. Tabi, bu benim arzum ve öngörümdür. Parti kurullarının adaylaştırdığı başka bir aday da olursa zaten yanında olacağız ve büyükşehiri de alacağımıza inanıyorum. Buna ihtiyaç vardır. Bu AKP iktidarı buradan gelmiştir ve buradan da gitmelidir, diye düşünüyorum. Bu yüzden, son dönemdeki çıkışıyla, seçim stratejileriyle sanki bu iş Muharrem İnce ile olacak gibi duruyor. En azından benim düşüncem bu yöndedir.
– Ali Sönmez olarak, yakın dönem siyasetindeki hedefleriniz nelerdir?
Ben çok sivil kafayla, özgür kafayla siyaset yaparım. Bireysel hesaplardan çok uzak bir yapım vardır. Yani “Bugün şunla, yarın öbürüyle olayım. Daha sonra başkasına çelme takayım” gibi bir anlayışta hiç olmadım. Benim siyasi bir ahlakım vardır. İdeolojik derinliği olan, idealleri olan siyasi bir kimliğim vardır. Siyasetin, “İlla ben olmassam, başka hiçbir şekilde olmaz” teziyle yapılan kısmını doğru bulmuyorum. Sol siyasette kadro hareketinin doğru olacağını düşünüyorum. Hepte bunu savundum. Yıllardan beri desteklediğim adaylar, süreçler, seçimler hep bu savunduğum anlayışta oldu. Kendimle ilgili de, bu yerel seçim sürecinde herhangi bir beklentimin olmadığını, röportajın başında olduğu gibi tekrar etmek istiyorum. Bireysel beklentim yoktur. Ancak toplumsal anlamda CHP’nin yerel yönetimlerde iktidar olmasını beklemekteyim.
– Son olarak, CHP’nin yerel seçimlerde Türkiye genelinde başarılı olacağına inanıyor musunuz?
Başarılı olmak zorundadır. Türkiye için, demokrasi için, özgürlük için, devletin bekaası için başarılı olmak zorundadır. Atatürk’ün dediği gibi, bireylerin bekaası için değil, devletin bekaası için, bölgenin bekaası için Türkiye Cumhuriyeti’nin ayakta kalması lazımdır. Bunun için de Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar olması gerekmektedir. Ben AKP’nin gelmiş olduğu bu noktada, CHP iktidarının artık kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Ve CHP bunu başaracaktır. Buna inanıyorum. El birliğiyle, gönül birliğiyle 1989 yılında yaşadığımız o başarıyı tekrar edeceğiz. Bu benim en büyük arzumdur.