Connect with us

Siyaset

SARIYER BELEDİYE BAŞKAN ADAY ADAYI SÜREYYA CİNİK İLE ÇOK ÖZEL RÖPORTAJ! CİNİK: ÖRGÜTE KARIŞAN BİR BELEDİYE BAŞKANI OLMAYACAĞIM

Published

on

blank

CHP Sarıyer Belediye Başkan Aday Adayı olan Süreyya Cinik, gazetemizin sorularını yanıtladı. Cinik, ön seçimin yapılması gerektiğini dile getirdi.

İşte Sarıyer Belediye Başkan Aday Adayı Süreyya Cinik ile gerçekleştirdiğimiz röportajın tamamı:

– Neden Belediye Başkan Aday Adayı olmaya karar verdiniz?

İlçe kongresinde gördüğüm manzara, belediye başkanlarının siyasete karışması, asli görevlerinin çok dışında bulunarak farklı pozisyonlara girmesi nedeniyle ve ilçe kongresinde örgütün dışlanması, bazı partililerin zorla kongreye getirilmesi nedeniyle aday olmaya karar verdim. Zaten o süreçten sonra ben kendi Facebook sayfamda bir yazı paylaşmıştım. O yazıya tekrar bakarsanız mutlu olurum. O yazıda özetle şunu söylemiştim: “Belediye Başkanı tüm kadrosuyla siyasete merak sarmış durumdadır. Belediyede bir boşluk doğduğuna inanıyorum. Bu nedenle Belediye Başkanlığı’na adayım.” demiştim. O gün söylediğim bu sözümü yemiyorum ve yerine getiriyorum. Birinci olarak söyleyeceğim budur. İkincisi, 1994’te Belediye Başkan Adayı olmuştum. Çok genç yaşta aday olmuştum. Yapmak istediklerimi, yapacaklarımı, tüm gücümü gösterememiştim. Bu dönemde, yani olgunluk dönemimde gücümü göstereceğime inanıyorum. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi’nde kadın bir başkan adayının çok doğru ve yerinde olduğuna inanıyorum. En başarılı belediye başkanının bile ki, bu milletvekili de olabilir, üç dönemden fazla bu görevi yapmasına karşıyım. Bu nedenlerle Belediye Başkanlığı’na aday oldum. Bir sonuncu özel nedenim de, partimin adaysız kalmasını istemedim. Çünkü kimse, özellikle bizim gibi sosyal demokrat ve sol düşünceye sahip insanların kişilerin değil, kurumların önde olacağı inancıyla kişisel bir karar verdim, medeni bir karar verdim ve kendime güvenerek son gün adaylık başvurusunda bulundum.

– Sarıyer’de Şükrü Genç’in hizmetlerini yeterli buluyor musunuz?

Şükrü Genç’in yaptıklarıda vardır, yapamadıkları da vardır. Siyasi olarak kendisine engel olan farklı durumlarda olabilir. Genel olarak Şükrü Bey’in belediyecilik anlayışına çok karşı çıkamayacağım; ama kendi anlayışıma göre de, çok fazla sosyal belediyecilik yaptığı anlayışına da sahip olduğunu söyleyemem. Herkesin eksiği fazlası olabilir; ama kendi anlayışıma göre bir kadının da, farklı duygularla sosyal belediyeciliği hayata geçireceğine inanıyorum. Yani yüzdeye vurursanız eğer, hizmet yeterliliği anlamında yüzde 50-50 diyebilirim.

– Belediye Başkanı seçilirseniz eğer, ilk projeniz ne olacak?

Öncelikle şöyle düşünüyorum; kıyılar herkesin hakkıdır, herkes faydalanmalıdır. Deniz kıyıları, sahiller… Bu nedenle, Sarıyer sadece Sarıyerlilerin yaşadığı bir yer olabilir belki ama İstanbul’un 38 ilçesi daha var. Alibeyköy’den, Esenler’den, Gaziosmanpaşa’dan, Zeytinburnu’ndan bir aile boğaza gelmek istediği zaman ikişer çay içmeye kalksa, en az yüz lira ödeyerek Sarıyer’den ayrılır. Bizim onlara da Boğaz’ı tattırma, sahil havasını aldırtma anlayışımız olmalıdır. Benim en büyük amacım, Sarıyer’de sosyal belediyecilik anlayışını oturtup belediye parkları, belediye kafeteryaları açmaktır. Burada, kendi semtinde kaç paraya çay içiyorsa ona aynı imkanı sağlamak, bizlerin amacı olmalıdır. Sarıyer’i bu anlamda tam olarak bir turizm kentine çevirmek istiyorum.

blank

ÖRGÜTE KARIŞMAYAN BİR BELEDİYE BAŞKANI OLACAĞIM

– Örgüte karışan bir belediye başkanı mı olacaksınız?

Asla! Yani buna kesinlikle asla ve asla derim. Eğer örgüte karışmak gibi bir niyetim olsaydı, ilçe başkanı, ilçe yöneticisi ya da il başkanı olurdum. Cumhuriyet Halk Partisi ve de diğer partiler ciddi bir hiyerarşik yapıya sahip olmak zorundadırlar. Herkesin belirli bir görevi vardır ve bu görevlerin kendine ait belirli disiplinleri vardır. Her partinin her üyesi de, devleti yönetmeye adaydır. Partilerin amacıda budur. Bunun için üyelerini yetiştirmekte en önemli görevleri arasındadır. Eğer bir insan belediye başkanlığına talip olmuşsa, o örgütte yetişmiş, o yetkinliğe sahip ve de hazır olmuş, belediye hizmetlerini yerine getirmek için aday olmuştur. Kendi asli görevleri dururken, sosyal belediyeciliği dururken ilçe başkanının, il başkanının, genel başkanının işlerine karışmak, başka birisinin işine asli görevinin dışında burnunu sokmak hele de siyaseten hiç hoş karşılamayacağım bir durumdur. Aday olmamın altında yatan başlıca sebeplerden biri de budur.

– Belediye ile CHP Sarıyer örgütü arasındaki kopukluğun nedeni sizce nedir?

Bir tek buradaki belediyemiz ile örgütümüz arasında değil, İstanbul’da belediyemizin olduğu hemen hemen tüm ilçelerde aynı sorunlar yaşanmaktadır. Belediye başkanlarımızın bireyci oluşu, daha doğrusu siyasi erklere gelen, o gücü elinde bulunduran arkadaşlarımızın belediye gibi erklere geldiklerinde bu gücü kendi şahısları adına kullanmak ve dar kadroculuk anlayışıyla hareket etme anlayışlarını birinci neden olarak görüyorum. İkinci neden ise bir önceki soruda gizlidir. Belediyenin siyasete karışması, yani daha doğrusu belediye başkanlarının tekrar yeniden seçilebilmek adına örgüt gücünü elinde bulundurma arzusu, makamlarının gücü ile orantısız güç kullanmalarından ötürü bir kopukluk oluşmuştur. Aynı zamanda o dar grupçuluğun örgüte yayılmadığı inancındayım. Bununda zaten alt başlıkları fazlasıyla var. Yani temel sebepler bunlardır.

– Sarıyer’de CHP seçmeninin bir kısmı sandığa gitmeyeceğini söylüyor. CHP kendi seçmenini yeniden nasıl ikna edebilir?

Sorularınızın hepsi birbirini takip eden mantık silsilesi içinde gidiyor. Aslında o sorduğunuz sorulara verdiğim cevapların altında bu sorunun yanıtı da yatmış oluyor. Bu kopukluğu, bir defa çok eşitlikçi davranarak giderebiliriz. Herkesi kucaklayan, eşitlikçi bir anlayışla sosyal adaleti sağlamak zorundayız. Bizler genel başkanımızla birlikte “Hak, hukuk, adalet” diyerek ortalığı inletip yürüdük, Maltepe’ye geldik. O yakaladığımız şiarı kendi ilçe örgütlerimizde de sağlamak zorundayız. Örgütlerimiz maalesef yeni gençler yetiştirmiyor. Gençlere kapımızı açamıyoruz. Gençleri yetiştiremiyoruz. Bu nedenle, örgütümüzde bir yaşlanma, yıpranma durumu söz konusudur. Partimiz eski, örgütümüz ise yaşlıdır. Parti örgütümüz çok seçim geçirmiştir. İlçe seçimi, belediye başkanlığı seçimleri, milletvekili seçimleri… Haksızlığı bu kadar çok gören örgütümüz artık yılma durumuna gelmiştir. Artık bu örgütün ve seçmenin yaşanan tüm bu olumsuzluklar karşısında sabrı taşar hale gelmiştir. Yaşanan bu olumsuzluklara karşı onlar da tepki olarak sandığa gitmeme durumunu tercih eder hale gelmişlerdir. Tepkilerini bu yolla göstermek istemişlerdir. Tabi ki sandık vicdanı da çok farklı bir şeydir. Sandık günü geldiğinde belki tekrar o vicdanla sandığa gidip oyunu kullanabilir. Ama örgüt toplantılarında konuşturulmayacaksın, sesini duyuramayacaksın, şikayet edecek kapıyı bulamayacaksın. Bu da sonuç olarak sandığa gitmeme tepkisini doğurur. Örgütümüzün aslında çok fazla istediği bir şey yok. Örgütümüz liyakat istiyor, emeğe saygı istiyor, sevgi ve de saygı istiyor. Örgütümüzün bu saydıklarım dışında başka bir şey istediğine de kesinlikle inanmam.

– Sarıyer’de ön seçim yapılmasını destekler misiniz? Sizce, genel merkezin bu yöndeki tutumu ne olur?

Genel Merkezi’mizin tutumu başından beri, il başkanımızın beyanı üzerine de ilçe belediye başkanlıklarının atama yöntemiyle seçileceği yönündedir. Benim şahsi fikrimi soracak olursanız da, ön seçim mutlaka olmalıdır. Bu da olmuyorsa geniş katılımlı, STK’ların da içinde bulunduğu bir temayül yoklaması yapılabilir. Bunların her biri yok sayılırsa, parti içinde huzurun yakalanması da imkansızdır.

PARTİ İÇİNDE GÜVEN SORUNU VARDIR

– Sizce hakim nezdinde yapılacak bir ön seçim mi, yoksa eğilim yoklaması mı daha sağlıklı olur?

Hakimin huzurunda yapılacak bir ön seçim insanlarda güven uyandırır. Çünkü açıkçası parti içinde ciddi bir güven sorunu da vardır. Meclis üyeliği seçimine girecek arkadaşlarımız, temayül yoklamasından çıkacak sonuçların evrilebileceğini, çevrilebileceğini düşünüyor. İlla böyle bir şeyle karşılaşacağız diye bir şey demiyorum; ama bu durumların yaşanmaması, daha güvenilir olması adına hakim nezdinde ön seçim yapılması daha sağlıklı olur. Eğer örgüte bu güven aşılanabilirse, tabi temayül yoklaması da neden olmasın.

– Belediye Başkan Adayı olma şansınızı nasıl görüyorsunuz?

Benim emeğim, eğitimim, tecrübem, yaptığım işler göz önünde bulundurulduğunda belediye başkan adayı olmamam konusunda doğru karar verildiği takdirde hiçbir sebep göremiyorum.

– Daha önce Sarıyer’den 1994 yılında Belediye Başkan Adayı olmuştunuz. O günkü koşullarla kıyaslandığında, bugün hem CHP’yi, hem de Sarıyer’i nasıl görüyorsunuz?

O günkü koşullarla kıyaslandığında, o günün örgüt yapısının çok diri olduğunu söyleyebilirim. Bireysel değildi. Bireyci değildi. Toplumcu hareket edip, topluca bir adaya yönelebiliyordu. Ama geldiğimiz noktada, az önce saydığım bütün nedenlerden dolayı örgüt üyesi arkadaşlarım bu güveni göremiyor. Eskiden bu güven vardı. Güven üzerine siyaset inşa edilmişti. Bu güveni göremiyorum. Mesela belediye başkan adayı, meclis üyesi ya da milletvekili adayı olacak olan arkadaşlarımıza örgüt çok fazla yüklenmezdi. Belediye Başkan adayımızı herkesin bağış yapacağı bir meta olarak görmezdi. Değer olarak kabul edilirdi. Bu değer, biraz zayıflamış durumdadır. Bir de önceki dönemlerde insanlar, yerelinde siyaset yapardı. Yerel siyasetin dışında haddini çok fazla aşmazdı. Bu dönemde haddin biraz fazla aşıldığını söyleyebilirim.

ADAYLIĞIM SIRASINDA BABAM KANSER HASTASIYDI

– Süreyya Cinik olarak, siyasi hayatınızda “en büyük hatam” dediğiniz bir olay yaşadınız mı?

Siyasi hayatımda, ben müdür iken sadece parti üyesi olabilmek için görevimden istifa ettim. Bu benim için çocukluğumdan beri bir idoldü, amaçtı. Herkes de çok şaşırmıştı. Bana, “Sen devlet memurusun. Nasıl müdürlük görevinden istifa edersin.” diye şaşkınlıklarını dile getiriyorlardı. Ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, siyasi hayatımın hiçbir döneminde pişmanlık duymamışımdır. Ama 1994 seçimlerindeki adaylığım sırasında babam kanserdi. Ölüm döşeğindeydi. Bende partimi adaysız bırakmamak adına iki arada bir derede kalmıştım. O benim için derin bir yara olmuştur. Onun dışında ise asla bir hatamın olduğunu düşünmüyorum.

SÖZDE DEĞİL ÖZDE SOLCUYUM

– Kendinizi siyasi bir dille tanımlasanız, neler söylemek istersiniz?

En bariz olarak şunu söyleyebilirim, sosyal demokrat bir yaşantım vardır. Sözde değil, özde solcuyum. Solculuğu ben kelimelerle tarif etmektense ziyade, liberalde olsa, solcuda olsa, sağcıda olsa yaşam şekline bakarak değerlendiririm. Bu anlamda yaşam şeklimle ben, gerçek bir sosyal demokrat olduğumu, solcu olduğumu söyleyebilirim. İlkeliyim. Bunu çok net olarak ifade edebilirim. Ayrıca tanıdığım ya da tanımadığım insanlar bana güvenilir gözüyle bakar. Bu da benim doğru yolda olduğumu gösterir bir durumdur.

– Mart 2019’da yapılacak olan yerel seçimlerde Sarıyer’de CHP’nin yeniden kazanma şansını nasıl görüyorsunuz? Yüzde ile değerlendirirsek sizce CHP, Sarıyer’de yüzde kaç oy alır?

Kestirmeden giderek, “Şu kadar oyla seçimi alırız” demek çok yanlış bir ifade olur. Sarıyer sosyal demokrat seçmenin ağırlıkta olduğu bir yerdir. Bu sebeple bizim Cumhuriyet Halk Partisi’nin hata yapma şansı yoktur. Ayrıca bütün sorularınız, birbirine takip eden bir silsileyle çok güzel hazırlanmış. Aslında özetini buradan söylüyoruz. Küskünlüklerin, dargınlıkların, liyakatin sağlanamadığı bir yerde bir oyla bile seçim kaybedilebilir. Bunun birçok örneği de vardır. Onun için doğru aday, doğru tercih, doğru değerlendirme ve ahbap çavuş ilişkisinin dışında siyasi kriterlerin, ilkelerin temel alınması şartıyla Sarıyer CHP’nin olmaya devam edecektir.

 

Click to comment

Bir Cevap Yazın