Connect with us

Çetin Ali Aytaç yazdı

Çetin Ali Aytaç: 23 Haziran’a Doğru

Published

on

blank

Son yazımı 31 Mart’tan iki gün önce yazmıştım. İstanbul ve Türkiye geneliyle ilgili seçim tahminlerim genel olarak tutmuştu. Açıkçası beni en çok şaşırtan, CHP’nin Bolu’yu ve Kırşehir’i alması olmuştu. Bu zorlu iki ilde seçim almak, yerel seçimlerin bana göre en önemli başarıları arasında yer almaktadır. Tabi, AKP’nin artık yavaş yavaş düşüşe geçmesi, Türkiye’yi yönetemez hale gelmesi, elinde bulundurduğu belediyelerin borç batağına sürüklenmesi, bu sonuçların ana nedenleri arasında yer almaktadır.

***

31 Mart seçimlerinde İstanbul’u alan 1-2 puan farkla ya da küsüratlarla kazanır, demiştim. Ve İmamoğlu, yaklaşık 14 bin oy farkla, yani küsürat farkıyla seçimi kazanmıştı. Seçimden kısa süre önce de İstanbul’da iktidarın hiç istemediği şeyler olmaya başlamıştı. İmamoğlu’nun önlenemez yükselişi, AKP’nin yaptığı yanlışlarla önlemez düşüşe geçişi ve ekonomik kriz bunalımı akabinde AKP’yi en çok da, İstanbul’da hüsrana uğrattı. Başta yenilgiyi kabullenir gibi oldular; ama baktılar ki, paranın, rantın en büyük gücü olan, nüfusun en yoğun olduğu kent ellerinden gidiyor, onun için hemen bir kılıf uydurmaları gerekirdi!

***

36 gün boyunca didindiler, durdular. Ancak bir türlü seçimi iptal ettirmek adına kılıf uyduramadılar. O günlerde bir de hayatımızda AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un, “Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu; ama fark edemedik” gibi ilginç sözleri yer edinmeye başlamıştı. Yani kılıf uyduramadık; ama illa bir şeyler uyduracağız demek istiyordu. Ve sonrasında da YSK üzerinden uyduruk bir bahaneyle sadece 18 gün boyunca bile İstanbul’da ses getiren başarıyla başkanlık yapan İmamoğlu’nun mazbatasını elinden aldılar. Bahane ise bazı sandık başkanlarının memur olmaması…

***

Her seçim döneminde sandık kurullarında memuriyet eksiği olduğunda banka kuruluşlarından destek istenirdi. Bunu, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve 16 Nisan’daki halk oylamasında da yaşadık. Ancak orada sonuçlar AKP’nin istediği gibi çıktığı için, yaşanan bu durumlar seçim sonuçları için herhangi bir şaibe oluşturmuyordu. Eğer AKP seçim kaybederse şaibe oluyor, kazanıyorsa olmuyordu. Resmen milletin aklıyla alay ediyorlar…

***

16 Nisan’da Anayasa değişikliği üzerine yapılan referandumda 2.5 milyon mühürsüz oy kullanılmıştı. Seçim sonucunda “Evet” ile “Hayır” arasındaki fark ise sadece 1 Milyon 380 bindi. Ancak YSK, ani kararla, iktidar baskısıyla mühürsüz oyları geçerli kıldı. Yani şaibeyi görmezden geldi. Böylece burun farkıyla seçimden “Evet” sonucu çıktı ve Türkiye’de demokrasi rafa kaldırıldı. Her şey tek adamın yetkisine bırakıldı. Şimdi ise YSK eliyle milli iradeye darbe yaptılar. Uydurma bahanelerle halkın iradesini hiçe saydılar.

***

15 Temmuz’da milli irade naraları atan AKP’liler, 6 Mayıs’ta YSK üzerinden milli iradeye darbe yaparak tarihe kara bir leke olarak geçtiler. FETÖ’den bağını koparamayan, sıkıştığı zaman Öcalan ile görüşen AKP’nin samimiyetsizliği, artık daha da fazla gün yüzüne çıkmıştır.

***

AKP’nin yaptıklarını kısa özet geçtikten sonra gelelim seçime… 23 Haziran tekrar seçimine doğru giderken yine eşit şartlarda geçen bir seçim süreci yaşamadığımızı hepimiz görüyoruz. AKP’nin adayı Binali Yıldırım programlara çıktığında, karşısındaki gazetecilerle adeta yarı uykulu sahur programı tadında programlar gerçekleştirirken, CHP’nin adayı, İstanbul’un seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu yandaş medyaya çıktığı zaman ise gazeteciler adeta hücum eder gibi İmamoğlu’nun üzerine çullanmaya, konuşmalarını yarıda kesmeye çalışıyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan İmamoğlu’na sanki Cumhurbaşkanı adayıymış gibi patronları tarafından hazırlanan alakasız sorular soran ve iktidara yaranmaya çalışan gazeteci görünümlü arkadaşların milyonlar önünde düştüğü durum, Türkiye’nin geldiği vahim ortam hepimizin gözleri önüne serilmektedir.

***

İmamoğlu’na bu denli kontrolsüzce saldırıların gerçekleşmesinin tek sebebi vardır: 23 Haziran’daki seçimler öncesinde saraya giden anketler bile İmamoğlu’nu en az 3 puan önde çıkarmaktadır. Zaten iktidara yakın anket şirketleri bile İmamoğlu’nun en az 2-3 puan önde olduğunu itiraf etmektedirler. Bazı adayların da yarıştan çekilmesi, İmamoğlu’nun mağdur duruma düşürülmesi, İmamoğlu’nun Binali Yıldırım’a karşı puan farkını biraz daha açmasını sağladı.

“SEÇİMİN İMAMOĞLU LEHİNE BİTECEĞİNİ ÖNGÖRÜYORUM”

AKP’nin seçimi kazanmak adına üç tane stratejisi var: Birincisi, her gün karşılaştığınız gibi troller üzerinden İmamoğlu’na iftira atmak, karalamak… İkincisi, Kürt oylarına yeniden talip olmak. Üçüncüsü ise İstanbul’da sandığa gitmeyen yüzde 16’lık kesimi sandığa götürmek. İlk olarak birincisinden başlayalım; artık AKP’nin trollerinin İstanbul ve Türkiye genelinde maskeleri düşmüştür. Birçoğunun da bankamatik olduğunın söylenmesi, yarattıkları algının tamamen iftiralar silsilesi üzerine olduğu gerçeğinin çıkması, artık AKP’ye kaybettirmeye başlamıştır. Yıllardır toplumu bu tür algı operasyonlarıyla kandırmaları, hanelerine önlenemez eksi puanlar eklemektedir. Kürt oylarına gelecek olursak eğer, 31 Mart’ta AKP zaten bazı Kürt muhafazakar seçmenin oylarını almıştı; ancak ağırlık olarak HDP’ye oy veren Kürt seçmenin oylarını kendine çekemedi. HDP’ye oy veren seçmenlere sürekli terörist yaftası yapıştıran AKP, Öcalan üzerinden yaptığı görüşmelerle bu oylara yine erişemeyecektir. Son olarak aşiret liderlerini İstanbul’a yığsalarda, sandıkta etkisi olmayacaktır. Sandığa gitmeyen yüzde 16’lık kesime gelecek olursak, geçmiş seçimlerin analizini de yaptığımızda, burada esasen sandığa gitmeyen seçmen sayısı, yüzde 6’dır. Yüzde 10’luk seçmen, İstanbul ve Türkiye genelinde sandığa genel anlamda gitmeyi tercih etmeyen apolitik seçmendir. “Benim oyumla sonuç değişmez” algısına sahiptirler. Ve bu seçimde de yine büyük bir çoğunluğu sandığa gitmeyecektir. Yüzde 6’lık seçmenlerin tamamını AKP’li olarak düşünmek ise tamamen büyük bir hata olur. İşte AKP’de böyle düşünüyor. Ancak o kesimin içinde CHP’lisi, HDP’lisi ve MHP’lisi de var. Ve bu sefer özellikle CHP’li olan kesim sandığa gelecektir. Ancak sandığa katılım oranının yüzde 1-2 artacağı düşüncesindeyim. Yani öyle yüzde 90’ları bulmayacaktır. Maksimum yüzde 86 katılım olur. Seçimi yine İmamoğlu’nun kazanacağı kanaatindeyim. Puan farkı bu sefer küsüratlarla olmaz; ama yine kafa kafaya bir seçim olacağı kesin! En az 1 puan olmak kaydıyla 2 ya da 3 puan farkla seçimin İmamoğlu lehine biteceğini öngörüyorum.

***

23 Haziran’a kadar toplumu gerginleştiren, strese sokan çokça şeylerle karşı karşıya kalacağız. Bu süreçte her zaman sakinliğimizi korumak gerekir. YSK’nın demokrasiye karşı yaptığı tavrın cevabını bu millet 23 Haziran’da elbette verecektir. Türkiye’nin hepimizin ülkesi olduğunu, birlikte yaşadığımızı, ayrışmamamız gerektiğini asla unutmayalım. Türkiye, bu zor günleri elbette atlatacaktır. Ancak biraz daha sabır…

***

Her şey çok güzel olacak…

Click to comment

Bir Cevap Yazın