Çetin Ali Aytaç yazdı
ÇETİN ALİ AYTAÇ YAZDI: CHP’NİN 2019 KARNESİ
Published
7 yıl agoon
1 Kasım 2015 akşamı Türkiye yine büyük bir seçim hüsranı yaşamıştı. 7 Haziran’da başlayan koalisyon havası, sadece 5 ay kadar sürebilmişti. AKP, erken baskın seçimi yüzde 49 oyla kazanırken, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu seçim sonuçlarının ardından istifa sorusuna, “Oyumuzu arttıran bir partiyiz. Neden istifa edeyim” yanıtını vermişti. Oylarının yüzde 25.1’den 25.3’e çıktığını adeta büyük bir başarı olarak lanse ediyordu.
*
Ve sadece birkaç ay sonra CHP Kurultayı’nda tek aday oldu ve yeniden Genel Başkan seçildi. 2011 seçimleri öncesinde, “Yüzde 30’un altında kalırsam bırakırım” sözlerini sarfetmişti. Kaybettiği yedinci seçimdi ama sekizincisi için umut olmaya devam ediyordu. Parti delegeleri onun sekizinci seçimde iktidar olacağına yürekten inanıyordu! O da olmadı, dokuzuncuyu kesin alır, gözüyle bakıyorlardı.
*
TBMM Genel Kurulu’nda, dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa değişikliği teklifinin ikinci turu, “referandum” sınırını aşarak kabul edildi. Böylecelikle, dosyası olan milletvekilleri hakkında artık yasal işlem başlatılabilecekti. Bu destek, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun müthiş öngörüsüyle gerçekleşti. Kılıçdaroğlu, “AKP’nin yaptığı düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen ‘Evet’ diyeceğiz. Aksi halde AKP bu durumu istismar edecek. Gerçek demokrasiyi bu ülkeye getirmek için, gereken tüm bedeli ödemeye hazırız. Ciddi bir karar almalı ve herşeyi göze almalıyız. HDP de ‘Evet’ demeli.” sözlerini sarfetmişti. Hatta daha sonrasında bu düzenlemeye “evet” demezlerse AKP’nin bunu “anayasa değişikliği” paketine ekleyerek halk oylamasında halkın karşısına konuyu amacından saptırarak anlatacağını ve CHP ile HDP’yi yan yana gösterterek farklı bir algı çalışmasıyla başkanlık sistemini getireceğini ifade etmişti.
*
Dokunulmazlıklar kalktı. HDP’li vekillerin bazıları hapse atıldı. Anayasa değişikliği paketine dokunulmazlıklar eklenmezken, CHP’nin Sivil Toplum Örgütleri ile ortak yürüttüğü halk oylamasındaki “Hayır” kampanyasına HDP’de destek vermişti. CHP liderinin daha önceden bahsettiği algı ortamı hiçbir şekilde oluşmadı. AKP yine basit jargonlarla “Hayır diyen teröristtir” söylemlerinde bulundu. Dokunulmazlıklarda paketin içinde olsaydı, yine aynı sloganı kullanacaklardı. Zaten Sayın Bahçeli o saflara çoktan katılmıştı bile. Halk bu söylemlere pekte aldırış etmedi.
*
Bu öngörüsüzlük, AKP’nin halk oylaması öncesinde elini biraz daha güçlendirdi. Zaten muhalefetin bir sonraki iktidar hamlesini görme becerisinin bir türlü olamaması, AKP’nin her seçimde elinin biraz daha güçlenmesini sağladı. Tüm baskılara rağmen İstanbul ve Ankara’da bile “Hayır” oyu oranı önde çıktı. Birçok yerden sahte “Evet” oyu ihbarı geldi. YSK’nın mühürsüz oylarıda kabul etmesiyle sandıktan zorla “Evet” çıkartıldı. CHP lideri ise sokağa çıkan vatandaşlara eli sopalı adamların olduğunu, kimsenin sokağa çıkmaması gerektiğini söylemişti. Örgütünü de bu anlamda uyarmıştı. Üstünde pijamaları, elinde kumandası, belki bir de sıcak kahvesiyle seçim sonuçlarını televizyondan seyretmişti. Sıradan bir vatandaş gibi… Ümit Özdağ gibi vekillerde sabaha kadar YSK önünde mücadele etmişti; ama destek gelmeyince sonuçta değişmemişti.
*
16 Nisan’daki halk oylamasından yaklaşık iki ay sonra sıra geldi CHP’li bir milletvekilinin tutuklanmasına… Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına kadar CHP’de değişen bir şey yoktu; ama rejim ve sistem değişikliğinin olduğu Türkiye’de değişen çok şey vardı. CHP lideri bunun farkına ancak kendi partisinin milletvekili tutuklanınca vardı. “Adalet yürüyüşü” başlattı. Belki geç kalınmıştı ama yine de anlamlıydı; fakat günü, haftaları ya da sadece birkaç ayı kurtarabildi. Yine gelecekle ilgili bir strateji, planlama adına bir şey yapılmamıştı.
*
Türkiye her geçen gün rejim değişikliği kaygısını yaşarken, sıra bu sefer CHP kongrelerine geldi. Parti içinde birçok seçim öyle veya böyle yaşandı bitti ve sıra en tepeye, yani Genel Başkanlık seçimine geldi. Parti üyesi olan olmayan herkes kurultayda değişimin yaşanmasını umut ediyordu. Çünkü başarının ancak değişimle geleceğine inanıyorlardı. Kılıçdaroğlu artık umut olmaktan çok uzaktı. Ancak kurultay delegelerinin birçoğu, örgütün ve sokağın sesini dinlemektense, oturdukları sıcacık koltuğun verdiği hissiyata göre kararını verdi. Sandıktan dokuzuncu seçiminin sınavını verecek olan Kemal Kılıçdaroğlu çıktı.
*
Bari tüzük değişsin, örgüt daha da güçlensin denilmeye başlandı. En azından örgütün tek heyecanı tüzük değişikliğine kalmıştı. Milletvekillerini, belediye başkan adaylarını, meclis üyelerini ve de Cumhurbaşkanı adaylarını kendi oylarıyla seçmek istiyorlardı. İkinci bir Ekmeleddin vakasını artık ne CHP örgütü, ne de Türkiye kaldırabilirdi. Derken; koltuk öyle sıcak gelmiş ki, o koltuklara oturanlar yerlerini daha da sağlamlaştırmak ve de başkanlık sistemine ayak uydurabilmek adına parti içinde herşeyin üst kurul olan PM’ye sorulması önerisini getirmişler. Yani örnek verecek olursak, siz olağanüstü kongre için salt çoğunluk sayısı kadar imza toplayacaksınız ama buna da artık PM karar verecek. Kendi istediği kişinin aleyhinde toplanan imzalarsa bu, belkide olağanüstü kongre yapma hakkını size vermeyecek. Önseçime kendileri karar verecek. Örgüte güvenmeyen önseçim istemeyecek.
*
Yani kısacası, yeni hazırladıkları tüzük kabul edilirse eğer, CHP halktan olduğu gibi kendi örgütünden de uzaklaşacak. Birilerinin “az olsun benim olsun” anlayışı kazanacak. Mesele, Kılıçdaroğlu ya da İnce meselesi değil! Hala bunun farkında değiller. Güç zehirlenmesine neden olan virüslü koltuklarla bazı isimler CHP’nin ve de Türkiye’nin 2019’unu şimdiden zora sokmuşlardır. Bu anlayışla CHP’nin daha şimdiden 2019 karnesi çok zayıftır. Seçimi kazanma ihtimali gibi…
*
Acil bir şekilde üyenin, örgütün üstünlüğü hakim kılınmazsa şimdiden geçmiş olsun. Unutmayın ki, üye demek halk demektir. Sizin olmadığınız yerde, sizin çalmadığınız kapılarda, sizin olmadığınız sokaklarda onların emeği ve hatrı vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu zorlu ve son virajında bu kadar öngörüsüz ve basit hatalar yaparak ülkemizi ve insanları karanlık bir geleceğe teslim etmeye hakkınız yoktur. Şunu iyi bilin ki, o karanlık geleceğe halk kadar siz de dahil olacaksınız.