Genel
Hasan Saim Öztürk: Toplumsal kirliliğin çeşitleri
Published
3 yıl agoon
İnsanoğlu bir parçası olduğu çevre ve doğada mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürdürmek isterken ihtiraslarına yenilip zaman zaman onu tahrip etmek gafletine düşüyor ne yazık ki… Sadece doğayı değil, kendisi gibi ortak toplumsal çıkarları olanları da buna alet edip, kullanıp onların haklarına da tecavüz edebiliyor. Bu nedenle hem cinslerine üstünlük sağlama ve ayrıcalıklı olma peşindedir çoğunlukla. Ego dediğimiz kişisel çıkar ve üstünlük sağlama duygusu, kontrolsüz ve denetimsiz kalınca ortaya eşitsizlikler, hak gaspları, tecavüzler, mal mülk hırsı ve çevreyi acımasızca talan etme, ona zarar verme düşüncesi ortaya çıkıyor… Ne yazık ki a çgözlülük, mal mülk hırsları, tatminsizlikler, haksızlıklar, yönetme hırsı bugün insanoğlunun acılarının başlıca kaynağıdır…
***
Toplumsal kirliliğin son çeyrek yüzyılda birkaç şekilde ortaya çıktığını görüyoruz karşımıza… Topluma karşı hukuk ve ahlak dışı davranışlar, çevreye ve doğaya karşı hukuk ve ahlak dışı davranışlar şeklinde… İnsanoğlu toplumsal düzeni sağlamak için gereğinde güç kullanma yetkisini verdiği devletin ve onu yönetenlerin bu yetkilerini kötüye kullanması hak kavramını ve adaleti aşarak çıkar sağlaması, toplumsal kirliliğin ilk adımıdır. Sizin seçtikleriniz ve sizin atadıklarınızın size ihanet etmesi hali çok dramatik ve üzüntü verici bir durumdur. Bu, onların sizleri yanılttığının hulus ve saffetinizden istifade ettiğinin bir kanıtıdır. Önce aldatma ve yanıltma, sonra toplumun, çevrenin ve doğanın kirletilmesi ve yağmalanması ikinci adımıdır.
***
Toplumsal ve çevresel kirlenmenin önlenmesi için önce bu durumun varlığının kabulü ya da saptanması, sonra da önleyici, koruyucu ve telafi edici düzenlemelerin yapılarak kirlenmenin takibi gereklidir. Eğer çok ciddi, kararlı ve takipçi toplumsal bir talep siyasi iradeye dönüşmezse toplumsal kirliliğin ortadan kaldırılması insan ilişkilerinin, hukuk ve ahlak temeline oturması ve çevrenin korunması olasılığı hemen hiç yoktur. Buna bir örnek vermek gerekirse
bu gün yıldönümünü kutladığımız adalet yürüyüşü sonucu ortaya çıkan güçlü bir ADALET TALEBİNE rağmen bu talebin siyasi bir iradeye dönüşmemiş olmasının sonucu olarak adalet tam tersine daha da geriye gitmiş, neredeyse kaybolmuştur.
***
Toplumsal kirliliğin ve çürümenin ortadan kaldırılması konusunda alınması gereken önlemlerin neler olduğunu saptamak için önce üretim ilişkilerini, adil paylaşımı, eğitilmiş, hukukla donatılmış insanların yaşadığı toplumu ve sosyal hukuk devletini, bütün bunların temeli olan demokrasiyi hayata geçiremediğimiz takdirde temiz bir topluma ve çevreye kavuşma olanağımızın bulunmadığını ve her geçen gün kirlenmiş bir toplumun içinde daha mutsuz aldatılmış, kötüye kullanılmış, aç ve yoksul bırakılmış hukuk güvencesinden yoksun kişiler olarak yaşamaya devam edebileceğimizi söyleyebilirim. Hiçbir ülke temiz topluma kendiliğinden, dayanışma ve güçlü bir siyasi iradeyi
oluşturmadan mucizelerle kavuşmamış ve mutlaka az ya da çok bir bedel ödeyerek onun sahibi olmuştur…